Rio Karnavalı ile ajanslara düşen fotoğraflara bakıyorum da Brezilyalılar iyi eğlenmişler... Sadece Brezilyalılar değil tabii ki, turist akınına uğradı Rio de Janeiro.
Güzel iş! Hem eğlen hem de para bas...
Ajanslarda Trinidad Karnavalı'ndan da fotoğraflar vardı. 'İspanyollar müzik ve çamurla eğlencenin tadını çıkardılar' yazıyor.
İnsanoğlunun toplu bir biçimde eğlendiğini gösteren ilk bulgular Paleolitik Çağ'a kadar uzanıyor... Atalarımız bereketli bir avdan döndüklerinde hemen yakarlarmış ateşi, başlarlarmış oynamaya, eğlenmeye.
Ekonomik kriz hikaye, Avrupa ülkelerinde hep karnaval ve festival bolluğu yaşandı, yaşanıyor.
Bizde durum ne? Kös kös oturuyoruz... Avrupalılar gibi meyveye, sebzeye, kiraza, sarımsağa festival düzenliyoruz ama nasıl?
Bir meydana iki-üç stant kurduk mu, yanlarına da bir gözleme çadırı açtık mı tamam. Artık belediye başkanı, vali, o gün kim varsa çıkıyor kürsüye, sıkıcı bir konuşma yapıyor, hepsi bu. Gözlemenizi yiyip dağılabilirsiniz. Şanslıysanız, belediye başkanı paraya kıydıysa, akşama halk konseri izlersiniz.
EĞLENMEYİ DE BİLMİYORUZ
Türkler'in de biraz dağıtmaya eğlenmeye hakkı var. Gerçi dağıtmaktan ne anladığımız da meçhul (bkz. yılbaşı tacizleri)...
Gelmek istediğim nokta şu: Hani Yeşilçam filmlerinde sevgilisi dans ederken köşede kös kös oturan, kendini rahatsız hisseden ağabeyler var ya... İşte öyle erkekler yetiştirdik. Erkek, aile reisi de olunca eşe ve çocuğa da eğlenmek haram oldu.
Bu kuşağa ne verseniz mutlu olmaz çünkü eğlenmeyi ve mutlu olmayı bilmiyor ya da yaşamıyor.
Nasıl anlatsam ki? 'Çoğunluk' filmindeki müteahhit baba ve ailesini hatırlayın. Ev, kat, araba, para vs. her şey var ama hayatları sıkıcı, sorunlu.
Filmin isminin 'Çoğunluk' olması da anlamlı. Çoğumuz tüm gençlik ve orta yaş yıllarımızı hayatımızı garantiye almakla geçiriyoruz. Sonra da şeker, kalp, tansiyon hastası olarak sıkıcı emeklilik günlerinin son bulmasını ve kimseye muhtaç olmadan ölmeyi bekliyoruz.
Bari arada eğlenelim, karnavallara akalım. Karnaval kültürü yaratalım.