Lisedeyken sanat tarihi dersine bayılırdım. Hatta üniversitede arkeoloji bölümü okumayı kafama koymuştum ama büyüklerim "Yapma, iş bulamazsın, aç kalırsın" dediler, vazgeçtim. Evet, doğru. Canım ülkemde kazmayı vurduğun yerde tarihi eser fışkırır ama arkeologlar iş bulamaz. Gelir, elin yabancısı çıkarır tarihi eserini. Bugün arkeoloji meselesine kafa yormamın nedeni ise Türkiye'de 'yüzyılın en büyük arkeoloji buluşu' kabul edilen Kral Mausolos'un babası Kral Hekataios'a ait lahitin bir mahkumun (Turan Çelik) itirafıyla ortaya çıkması.

KİMSENİN RUHU DUYMAMIŞ
İçi boşaltılan lahit bize kaldı diye neredeyse zil takıp oynayacağız. Ağlanacak halimize gülüyoruz! Kaçakçılar, Milas'ın göbeğinde, vergi dairesine 20, postaneye 15 metre uzaklıkta tam iki yıl kazı çalışması yapmış yahu! Kimsenin ruhu duymamış. Aslında Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, olayın vehametinin farkında. "Bizim de suçumuz var. Aslında bu lahiti bizim arkeologlar bulmalıydı" benzeri bir açıklama yaparak özeleştiride bulundu ama nafile!

BU BİR ZİHNİYET SORUNU
Sorun, Kültür Bakanlığı'nın kısıtlı bütçesiyle çözülemeyecek kadar büyük. Osmanlı'dan bu yana paha biçilmez tarihi eserlerin yağmalanması bir 'zihniyet' sorunudur. Öyle bir zihniyet ki bu; arkeologlarını aç bırakır, tarihi eserlerin üstüne "Ali, Ayşe'yi seviyor" yazdırır, Bizans Sarayı'nın üstüne otel kondurur! Bence bu lahit skandalı geçiştirilmemeli. Tarihi, kültürel miraslarımıza sahip çıkamamamız tekrar gündeme getirilmeli. Dikkatimi çeken bir diğer konu da lahitin bulunmasını sağlayanlardan haberlerde sürekli 'bir mahkum' ve 'bir gazeteci' diye bahsedilmesi. Oysa onlar birer kahraman. İtirafta bulunan define avcısı mahkum Turan Çelik'e ve bu itirafı cezaevinde öğrenip haber yapan Doğuş Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Tunç'a ödül verilmeli. Bu iki kahramanla röportajlar yapılmalı! Daha ne olsun, yüzyılın en büyük arkeoloji buluşuna imza attılar. Vallahi bana kalsa, eğer suçu büyük değilse Çelik'i affederdim.