Baştan söyleyeyim, Recep İvedik fanatiği değilim ve bu serinin sinema sanatına katkısı olacağına da inanmıyorum ama yiğidi öldür hakkını yeme... Şahan Gökbakar, "Benim derdim izleyiciyi güldürmek" diyor ve bunu da filmin her karesinde başarıyor. Daha filmin yazıları perdeye dökülmeye başladığı anda gülmeye başlayan izleyicileri görünce kendi kendime "Kitle psikolojisine kapılma, eleştiri yazacaksın, not al" falan diyordum ama ne mümkün... Salondaki izleyicilerle birlikte göbeğimi kaşıya kaşıya güldüm! En iyisi filmin öyküsüne 'U' dönüş yapayım. Recep İvedik son macerasında depresyona giriyor ve bu sorununu çözmeye çalışırken de cinci hocalar, psikologlar arasında mekik dokuyor ve yoluna bir üniversite öğrencisi çıkıyor. Asıl komedi de bundan sonra başlıyor. İlk iki filmdeki aksaklıklar çözülmüş, sahneler skeç tadında ilerlemiyor. Bölümler arasında köprü kurulmuş, film akıp gidiyor; kurgu da gayet iyi. En önemlisi durum komedisinde zirveye ulaşılıyor. Üstelik Cem Yılmaz filmlerindeki gibi bir-iki kere değil en az dört-beş sahnede... Tiyatro, karate dersi, kütüphane, psikiyatrist sahnelerinde gülmekten kopuyorsunuz. Hele Recep'in metroseksüelliğe adım attığı bir kuaför sahnesi var ki; anlatılmaz, gidin izleyin.