Olmayalım canım, bu kadar da samimi olmayalım.
Her şeyin suyunu çıkartmak bir ata sporu herhalde. Bu WhatsApp var ya; ortalıkta ne mahremiyet, ne de saygı bıraktı. Eline telefonunu alıp saat kaç demeden, kime mesaj attığını düşünmeden yazıyorlar da yazıyorlar.
Herkes herkese çat diye ulaşacak, ne istiyorsa alacak.
Kural bu. Davet, etkinlik ve 'Şu gece şurada çıkıyorum' mesajlarından gına geldi. 'Bu mesajı "Dokuz kişiye yollarsan nurlu yarınlar seni bekliyor, yollamazsan Rabbim yardımcın olsun' kıvamındaki toplu mesajlara diyecek bir çuval lafım var ama şimdi girmiyorum. Bir de telefonunuzu bulup büyük bir samimiyet ve kalpli, kelebekli, gülen suratlı emojilerle size kankanızmış gibi mesaj döşenenler var. Geçen gün telefonuma bilmediğim bir numaradan mesaj düştü.
Şöyle başlıyor mesaj: 'Hu huuuu Ayşeeee.' Bir kere 'Hu hu' ne güzel kardeşim?
Devamında bir yazımda bir zamanlar onu üzdüğümü (üzmek için yazmıyorum, kimselere de kinim yok, kalemimi kişisel ilişkilerime kullanmıyorum ancak köşeciliğin doğası eleştirmek, karşı fikir üretmek. Üzdüysem üzülür, özrümü dilerim. Neyse...) ama nasıl olsa aynı planette (evet aynen o; 'planet') yaşadığımızı söyleyip beni bir yere davet ediyor bu kişi.
ŞUURSUZLUK PLANETİ
O nasıl kendinde bana 'hu huuu' samimiyeti çekme hakkını bulduysa ben de kendisine cevap vermeme hakkımı kullanıyorum. Sonra düşünüyorum. Planet kelimesine feci takılıyorum.
"Eğer ortada vıcık vıcık samimiyet, her şeye rağmen 'canımcılık', selfiecilik, işimiz görülsün de kimle konuştuğumuz fark etmezcilikle donatılmış sahte ilişkiler planeti varsa (ki var) ben o planetten değilim, olmayı reddediyorum." Adabıyla, düzgün cümlesiyle birini bir yere davet etmeyi beceremiyorlar.
Planetmiş... Evet, sizinki gerçekten ayrı bir planet. Bir şuursuzluk planeti.