Sosyal medya blogger/vlogger'ları geziyor da geziyor, yiyiyor da yiyor, içiyor da içiyor. Hep bir tavsiye, günde en az beş tavsiye...
Çeşme'de şu plaj şahane, Bodrum'da bu kahvaltı olağanüstü, İstanbul'da şuranın yemekleri efsane...
Gelin görün ki, bu tavsiyelerin çoğunun içi boş çıkıyor. Peki neden? Çünkü blogger/vlogger tayfasının iyi tanıtım yaptığını tespit eden işletmeciler, mekanlarına bu arkadaşları davet ediyor. Onlara özel tabaklar hazırlanıyor, ikramlar yapılıyor, garsonlar titizlikle ilgileniyor, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında ağırlanıyorlar.
Daha tatmadan her tabağın, her kokteylin fotoğrafını çeken, şak diye konumu yapıştıran arkadaşlarımız da övgü yağdırmaya doyamıyor.
İşini hakkıyla yapanlar yok mu, elbette var ama ben çoğunluktan söz ediyorum.
Ondan sonra bu sosyal medyada etkin gezicileri/yiyicileri takip edenler de, kalkıp bu mekanlara gidip aynı coşkuyu, mutluluğu, tatmini yaşamak istiyor.
Sonuç? Sonuç, genelde hüsran.
Ünlü ya da blogger olmadıkları, altlarında son model arabalarıyla giriş yapmadıkları için aynı muameleyi göremiyorlar. Finalde de öyle bir hesapla karşılaşıyorlar ki, sinir içinde kalıp isyan ediyorlar.
Blogger/vlogger/influencer, hatta köşe yazarı arkadaşlarımızın mekan tanıtımlarında gerçek bilgileri vermeleri, fiyatları belirtmeleri, yemekler ve servis konusunda samimi yorumlarını paylaşmaları gerekiyor.
Tabii biraz da yemeden-içmeden anlamaları... Yoksa bu devran daha fazla dönmez, söyleyeyim dedim.