"Eğer istersen olur! Üşenme, erteleme, vazgeçme!" İmkansızlıklardan gelip olimpiyatları kazanmış bir atletin... Festival festival ödül toplayan gencecik, tek başına savaşmış bir sinemacının... Tüm engellere rağmen özgürlüğünü ele geçirip okuyan ve kariyeri ayakta alkışlanan bir genç kadının... Herkes başaramayacağını söylerken hayatını alt üst edip hayallerine koşan ve şimdi dünyalara seslenen bir girişimcinin cümlesi değil bu. Bizim Murat Boz'un, sosyal medyadan cümle âleme yazdığı motivasyon cümlesi. Aslında bravo! Vallahi bravo! Billahi bravo!
Murat, çok yakışıklı. Murat, popçu. Genç kızlar, kadınlar Murat'a hasta. Murat'ı altı yıl önce sahillerde fotoğraflamışlar; göbeği, memesi varmış, yerden yere vurmuşlar.
KARDASHIANLAR PEK MUTLU
Oysa Murat, o zaman da çok yakışıklıydı. Biz kadınlara bir soran olsaydı, söylerdik. Velhasıl, medyamız ve sosyal medyamız karar vermişti, Murat'ın bu hali onları bozmuştu. Murat, onu kıskanan erkeklerin gazlamasıyla alay konusu olmuştu.
Neyse, aradan altı yıl geçmiş, her gün spor salonunda çalışan, yediğine içtiğine dikkat eden Murat Boz işte böyle fit hale gelmiş. Son kas durumunu paylaşırken de cümleyi patlatıvermiş: "Eğer istersen olur! Üşenme, erteleme, vazgeçme!"
Aslında çok tatlı ve de haklı. Eğer bir şeyi gerçekten istersek, üşenmezsek, çalışırsak, vazgeçmezsek başarırız.
Ama bu vücut kısmında biraz fazla mı takılıyoruz ne?
Başarımızı, kimliğimizi, onaylandığımız yeri vücudumuza, dış görünüşümüze, kıyafetimize, pozumuza haddinden fazla mı dayandırır olduk ne?
Peki niye? Yok mudur başka özelliklerimiz, güzelliklerimiz, övünecek yerimiz?
Bir gece önce Kardashian Ailesi üyelerinden birinin Instagram hesabındayım... Zaten birinin hikayesine girsen topunu görüyorsun. Kendall, Kylie ve Khloe; Vegas'ta süslenmiş, ful makyajlı, kameralar ve cep telefonlarıyla bir odada takılıyor ve içeri Kim Kardashian giriyor. Hepsi ayrı ayrı şokta ve 'Ooooo my Gooooooaaaaad!' (Aman Tanrım, inanmıyoruuuaaam) çığlıkları atıyorlar.
Neden? Çünkü Kim çok zayıflamış, şu küçücük el çantası kadarmış.
Kim sağa sola dönüyor, kısa siyah saçlarını sallıyor... O sırada açıktan gelen Khloe'ye de, "Zayıflamışsın, harika görünüyorsun" iltifatları yapılıyor. O da zayıflamış herhalde. Herkes bir mutlu, bir mutlu, görmeniz lazım.
Sabah televizyonu açıyorum, magazin programında Sinan Akçıl'ı konuşuyorlar. Sevgilisi bilmem kim, ona "Yunan heykelim" diyormuş. Yunan'ını, heykelini pek bilemedim ama fotoğraftaki, Sinan Akçıl'ın kaslısı işte. N'apsın, kızınki de aşk işte.
AŞIRI KASLI ERKEK İTİCİDİR
Programda diyorlar ki, eee bu işler emekmiş. Sinan Akçıl üşenmemiş, ertelememiş, vazgeçmemiş ve hesaplamış; sekiz ayda toplam 320 saat kardiyo yapmış, 240 saat ağırlık çalışmış. En fenası; çok aç kalmış. Varlık içinde yokluk çekmiş çocuk.
Ama değmiş, artık kaslıymış... Oleeeey!
İnsanın onu mutlu edecek ve daha iyi hissettirecek her şeyin peşine düşmesi şahane bi' şey. Günün sonunda özgüvenini cilalıyorsun, kendin için iyi şeyler yapmanın gururunu taşıyorsun, kendine verdiğin sözleri tutmanın tadı bambaşka vesaire vesaire...
Hem bu arkadaşlarımız da popçu, yani dış görünüşleri pek önemli. İnanış bu.
Velhasıl bir ek bilgi vermek istiyorum: Genç kızları bilmem ama ne istediğini bilen kadınların yüzde 99'u, saatlerini spor salonlarında geçiren bir adamı seksi bulmaz ve onunla sevgili olmak istemez. Yani isteseler de kısa bir süre için belki... Aşırı kaslı erkek, biz kadınlar için çoğu zaman iticidir. Ayna karşısında saatlerce ağırlık kaldırıp indirerek şişik bir 'ben' algısında savrulan bir adam, itici olmayacak da ne olacak ki?
ADAM BEDENİNE AŞIK
Haftada bilmem kaç saat ağırlık kaldıracağına gitsin vizyonunu genişletsin, farklı şeyler öğrensin, araştırsın, vücudundan gayrı değişik alanlara ilgi duysun, işine yenilikler katsın, yaşlılığında da işine yarayacak, onu hoş ve çekici kılacak yönlere sahip olsun değil mi ama...
Hem bedeniyle bu kadar meşgul bir adam, yanındaki kadınla ne kadar ilgilenebilir, onu ne kadar beğenip sevebilir? Kendine aşkından iki nefes alıp ona gerçekten nasıl aşık olabilir ki?
Tamam, insanın değişimi bedeninde başlar, kabul. Bedenini seven kendini sever, doğru...
Spor yapmak, sağlık için şart, tabii ki spor yapacağız. Gelin görün ki, bu devirde tüm algılar allak bullak oldu.
Kimi bedenine tapıyor, kimi ufacık bir kusurunu dağ yapıp hayata küsüyor, kiminin özgüveni kasında, kiminin sadece ayna karşısında, aklı olanın like'ı yok, like'ı olanın aklı yok... Kimi kimi densiz, kimi denli.
Hazırsak, şarkımız Nazan Öncel'den geldi: 'Tantana var iş yok, gürültü var ses yok, sureti var aşk yok, görüntü var renk yok. Aynı nakarat! Hep aynı aynı...'