TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre; Türkler, günde iki saat 59 dakika cep telefonuyla oynuyor, altı saat televizyon izliyor (dizilerin bir tanesi üç saat zaten) ve bir dakika kitap okuyor. Yani toplasan bir sayfa eder, etmez. İstatistikler böyle... Peki TÜYAP'taki İstanbul Kitap Fuarı'nda durum nasılmış? Tek kelimeyle izdiham; ezilen ezilene! Bu yıl, geçen yılki 621 bin ziyaretçi rekoru katlanacakmış.
İnsan, 'Bu ne izdiham, bu ne istatistik!' diye şaşıp kalıyor da... İstanbul'da 15 milyon kişi yaşıyor. Bunların 620 bini gelse, İstanbul nüfusunun yüzde 4.13'ü eder. Yani istatistiğe şaşıracak bi' şey yok.
Benim asıl merakım; satın alınan kitapların okunup okunmadığı.
Kitap dediğin, sosyal medya fotoğraflarına dekor ediliyor. Alınıyor ama kapağı bile açılmıyor. Alınıyor, ev dekorasyon malzemesi olarak kullanılıyor. Alınıyor, yaz tatili boyunca plaj çantasında koy koy dolaşıp geri geliyor. Alınıyor, hava atılıyor. Alınıyor, birkaç sayfa sonra sıkıcı geliyor, bırakılıyor, kahve sehpalarına süs ediliyor.
Ha ayrıca şunu da belirtmek isterim ki; günde üç saat internete ayırıp süper verimli işler yapabilmek, bilgi toplayabilmek, öğrenebilmek, e-kitaplar, dergiler ve makaleler okuyabilmek de mümkün.
İnterneti tü kaka ilan etmek; ona biraz tepeden bakıp faydalarını görmemek demek. Üç saat Facebook'ta like peşinde koşanlarla araştırıp öğrenenleri aynı potada eritmeyelim.
Günün sonunda yazıyı toparlarsak; kitapların satır satır okunmasa bile, satın alınmasına razıyım demek isterim. Bir gün okuyan çıkacaktır elbet.