Yani şimdi olacak şey mi bu; biri 64, diğeri 71 yaşında iki dev sanatçı... İkisinin de hayatımıza kattığı güzellikler var. İkisi de bizim için kıymetli ve ikisine de saygı duyuyoruz. Onlarla aynı salona girince önümüzü ilikliyoruz. İkisi de annelerimizden, babalarımızdan, anneannelerimizden bize yadigar.
Ve tam da bugünlerde, tam da acılarımızı nasıl saracağımızı bilemezken, tam da birlik olup ayağa kalkmaya ve yola devam etmeye çalışırken onlar ne yapıyor? Divalık savaşına giriyor, eski defterleri açıp birbirlerini iğneliyorlar. Bülent Ersoy ve Emel Sayın'dan bahsediyorum.
Emel Sayın sahnedeyken, seyirciler 'Gerçek diva sensin' demiş. (Divalık çok önemli, mezarda VIP yerde yatacak sanki!) Emel Sayın da, "Sahte diva mı vardı?" cevabını vermiş. Belki bir kelime oyunuydu onun için, belki gerçekten Diva Bülent Ersoy'a laf atmak istedi; bilemiyorum, ilgilenmiyorum da. Sonra Bülent Ersoy köpürmüş tabii... "Hiç lafı çevirmesin Sinsirella, yıllar önce bana yaptıklarını unutmadım" falan filan demiş.
Aferin, bravo! Ne iyi düşündünüz de bu tartışmaya girdiniz. Tek eksiğimiz, Bülent Ersoy'un Emel Sayın'a 'Sinsirella' sıfatını yapıştırmasıydı çünkü! Yapmayın, etmeyin; kocaman insanlarsınız, Türkiye'nin yıldızlarısınız. Biz bugünlerde sizlerden kavga, laf savaşı ve defter dürülmesi beklemiyoruz.
Bunu yaptığınız zaman sizden soğuyor, ekşi suratlarla bakıyoruz. Siz büyük sanatçılardan beklediğimiz, el ele verip sizi bağrına basmış Türk halkına umut vermeniz. Kavga edeceğinize Şehitler Tepesi'ne gidin, toplu bir bildiri okuyun mesela. Bizim kardeşliğe, birliğe, aydınlığa ihtiyacımız var; bu saçmalıklara değil. Size hiç yakışmıyor.