"Power Fm'in Geveze'si ve Bay J'si Beyoğlu'nda şov yapıyor" dediler, bizi yollara döktüler.
Eh son kitabı saç baş yoldursa, buram buram internet alıntılamaları koksa da, Geveze sabahları güne neşeli başlama sebebim. Bay J'yi akşamüstü radyo DJ'lerinde tek geçerim.
Hal böyleyken, cuma gecesi Balo Sokak'taki Stage'e aktık tabii. Aaa o da ne? Ben stand-up gösterisinde şen kahkahalar atmayı beklerken, onlar şarkı söylemez mi?
'Haykıracak Nefesim'ler, 'Kim Ne Derse Desin Aşk İçin'ler, Erol Evgin'den nameler falan...
Nasıl yani? Kızlar göbek atıyor, alemci avaz avaz çığırıyor, ben opera söyleyen Özcan Deniz görmüş gibi bön bön bakıyorum. Alakaya çay demle kızım Ayşe. Şoktayım!
Korkarım abilerin Hurşit Yedigün olası tutmuş daaa umduğumu değil, bulduğumu dinleyemeyeceğim.
Onlar ersin muradına ancak ortalık bu tip gruplardan geçilmiyor, eğlenmek için müzikli mekan gani, ama Geveze ve Bay J'nin sevdiğimiz gevezelikleri hani? Müzik istesek buluruz değil mi? Doğru Hayal Kahvesi'ndeki Nevzat'a gittik. 'Mühürlü Kaderim' Nev'e yani. Zaten bu yazın en iyi konseriydi Nev'in Rumeli Hisarı'ndaki konseri. Ohh yaa, söyle Nev'cim kulağımızın pası silinsin.
PEYNİR EZİNE HURMA MEDİNE
Cuma'yı cumartesi'ye böyle bağladık. Sabah ilk iş Ramazan Ramazan Eminönü turlamasına. Mısır Çarşısı girişindeki peynirciler bir alem. Yan yana dizilmiş, çığırıyorlar, peyniri kesip gelene geçene ikram ediyorlar. Tabii yüzde doksan kızlara;
"Ablaaa bak Ezine bu ezineee!"
"Yok sağol"
"Kelek yapma abla yaa..."
Birinden beyaz peynir tattın mı, elini verdin kolunu kaptırdın şekli diğeri de eski kaşar kesiveriyor. Rekabet hat safhada, hatta biri "Abla benden almış gibi yapsana çatlasınlar" dedi. Esnafı mı kıracağız? Çatlattık icabında...
İki adım gittim, kulağımın dibinde mavi gözlü, esmer kuruyemişçi yırtınırcasına "Mekke'den, Medine'den" diye bağırmaz mı?
Ayy noluyo yahu? Ne Mekke'si Medine'si? "Hurmalar baaaayan... Sağ taraftakiler Mekke, soldakiler Medine, tadın baayan!", "Hadi canım, bunların hepsi aynı, yeme beni, hem bunların topu İran'dan değil mi?"
Abi anında beni defterden silerek bağırmaya devam; "Mekke'den, Mediiiine'den"
Eyvallah!
TİŞÖRTTEN ÜNLÜ TANI
Hava güzel, şimdi Asmalı Mescit iyi gider. Aaaaa... Asmalı Mescit duman olmuş. Kazı var, yolları yediden yapıyorlar. House Cafe'nin önünde kamyon, restoranlar kepenk indirmiş, yürümek namümkün. Asmalı Mescit'i öptüm bye o zaman.
Sırada Akmerkez turlaması var.
Starbucks yine tıklım tıkış. Yer bulana aşk olsun. Hakan Ural çocuklarını alışverişe getirmiş. Kendisini yeşil, siyah çizgili tişörtünden tanıdım. Zaten bir Serdar Ortaç, bir o. Tişörte bak, ünlüyü tanı hesabı...
Serdar Ortaç demişken, geçen gün televizyon programında ettiği lafı anlayan beri gelsin. Esmer küçük kız çocuğunu severken şöyle dedi "Kız sen ne güzel şeysin, Brezilya'da doğsan, Peru'lu olurdun" Haa?.
Sen de Çin'de doğsan, Japon olurdun be Serdar'ım!