Her şey 5 yaşımda uydurduğum bir kombinasyonla başladı. Kıpkırmızı eteğimin altına pembe külotlu çorabımı giyiverdim, tabii altına da kırmızı rugan ayakkabılarımı. Şöyle bir aynaya baktım. Annemin zorla giydirdiği abuk kılıklardan sonra bu nefisti. Annem halt etsindi. Ablamla beni bir örnek giydirmeye bayılırdı. Aynı elbisenin ablam mavisini ben pembesini, aynı mayonun ben sarısını ablam beyazını... Bir de annemin bizi 23. Nisan'da yurda gelen yabancı çocukların milli kıyafetlerine bürüme hastalığı vardı. Bir keresinde ablamla Hansel ve Gretel'e dönmüştük. Kafada beyaz, uçları dantelli bantlar, alta kloş etek üstü beyaz önlükler, ayakta dizaltına kadar çoraplar veeeee yuvarlak burunlu pabuçlar... (korkunç!)... Ertesi yıl da bana kısa, ablama uzun Japon kimonosu giydirmişti. Saçlarımızı da duruma hakim olsun gözlerimiz çekik dursun diye germiş germiş toplamıştı (ciyaaak!)... Ve kabak benim başıma patladı. Kırmızı eteğimin altında pembe çorabımı gören annem çığlığı bastı: "Bu ne rüküşlük Ayşeee!" Velhasıl o günden beri adım çıktı dokuza, inmedi sekize. Şöyle bir gönlüme göre giyinip kuşanamadım. Alışveriş en büyük kabusum oldu. Kazara rüküş olursam Allah korusundu... Bir genç kız olarak zaten ya şişmansındır ya yüzünü sivilce basar ya o etekle o bluz olmaz, saç dediğin kısalmaz... Herkes sizi süzüm süzüm süzer. Farklı olmanızı kimse istemez. Hal böyleyken ben de Sinan Çetin ve Cem Yılmaz'dan iyi olmasın, sarılmıştım siyahlara. Sonuçta siyah dediğin rüküş olamazdı. Şu alışveriş işi de ne ıstıraplıydı. Altı saat Akmerkez'i turlayıp, ellerim bomboş yüreğimde bir sızı çıktığımı bilirim. Neymiş, ya biri bana rüküş derseymiş... Eh düşünsenize bir kadının gününü ne zehir eder? Sabah sabah karşınıza çıkan bir münasebetsizin "Aa bu ne kılık?" ya da "Şişmanladık galiba!" çekmesi ya da pis pis sizi süzmesi. Ya da ünlüyseniz 'Pazar Keyfi'nin sizi haftanın rüküşü seçmesi... Hem bizim milletin değişikliğe alerjisi var! Saçın uzunsa uzun, siyahsa siyah kalacak. Her gün gözünü kahverengi boyuyorsan, asla mavi far sürmemelisin. Yeni şeyleri denememelisin... Sekiz ay önce uzun saçlarımı kısacık kestirdim (kuaförlerin kralı Mahmut Ebil'e sevgilerimle) resmen iki ay laf yedim. Şimdi "Aman saçını uzatma Ayşe" diyorlar. Ve artık siyahlarıma veda ettim. Meğer ben renkgarenk çoraplar, değişik saç bantları, renkli etekler severmişim (Yaşasın Selin Toktay)... O işkence gibi geçen alışveriş günleri şimdi süper keyifli. Yeter ki insan sadece paşa keyfini düşünsün. Elalemin derdi bizi niye gersin değil mi? İşte size yeni tokacı, küpeci, kolyeci adresim, bizim kızlar bayıldı hemen adresi kaptı, Nişantaşı Valikonağı'nda Görgülü Pastanesi'nin karşısında Tribeca'nın altında bulunan Next Accesories... Hele bahar-yaz üstü sakın kaçırmayın. Özellikle tokalara dalın derim... Hem başkalarına göre yaşayan, kendini dinlemeyen kim dikkat çekici olmuş ki?