Ben yaş itibariyle, Yaşar Nuri Öztürk rüzgarıyla büyümüş bir neslin evladıyım. O dönemlerde fazlasıyla radikal sayılan, çoğunlukla da reformist olarak adlandırılabilecek fikirleriyle yer alırdı basında. Ben Yaşar Nuri Hoca'nın ilmine veya dini bilgisine saygı duyarım.
Ama ne zaman kendisini ekranda görsem, kendime şu soruyu sormadan da edemiyorum: "Din adamının konuşurken biraz daha sükunetli, biraz daha sempatik olması gerekmez mi?" Ben maalesef Yaşar Nuri Hoca'nın anlattıklarına konsantre olamıyorum; o agresifliği, dönem dönem karşısındaki insanları değersiz gören kibri ben fena halde rahatsız ediyor.
BİR PARÇA GÜLÜMSEME
Din adamları; iyiliğin ve güzelliğin bu dünyada yayılması için çaba gösteren elçilerdir bana göre. Bana iyiliği ve güzelliği anlatacak insanların yüzüne de o iyiliğin yansımasını istiyorum ben, sade bir vatandaş olarak.
Misal din adamının siyaset yapması bana ters geliyor… Aynı şekilde şatafatlı toplantılar, imza günleri yapması da ters geliyor… Ekrana her çıktıklarında, gülümseme bilmeyen yüzleriyle bu millete din anlatmaları da hoşuma gitmiyor.
Belki çoğumuz artık ciddiye almak konusunda tereddüt ediyoruz ama Zekeriya Beyaz bana hâlâ çok sevimli bir din adamı olarak gelir. Ha keza Nihat Hatipoğlu veya Bayraktar Bayraklı hocalar da öyle. Ekrana çıktıklarında, tartıştıkları konulardan bağımsız olarak, takip etme hissi uyandırırlar bende. Ama kendimi ne kadar zorlasam da aynı hissi Yaşar Nuri Hoca'ya karşı hissedemiyorum. Söylemeye çalıştığım, ilmi düzeyinden bağımsız bir hadise. O tavır, o tarz beni rahatsız eden...
Geçen gün, teravih namazıyla ilgili bir tartşmada gördüm kendisini. Yine yüzünde o agresif maske vardı.
Siz ne düşünürsünüz bilemem ama ben uzmanı olduğu dalın hürmetine, yüzüne bir parça daha gülümseme, bir parça daha babacanlık koymasını talep ediyorum.
Çok şey mi istiyorum?