Atv ekranlarının yeni dizisi 'Üvey Anne', ilk bölümüyle izleyiciyi ekran başına kilitlemeyi başardı. Çocuklarına bağlı bir babanın eşini kaybettikten sonra yaşadığı olayları konu alan dizi, alışılmış yaz işlerinin aksine dramatik öyküsüyle dikkat çekti. Dizinin başrol oyuncularından Hazal Filiz Küçükköse, 'Serap' karakteriyle izleyici karşısına çıktı. Eşi vefat eden 'Faruk Gencer'i nikah masasına oturmaya çalışan, bu uğurda çocukları da kullanmaktan çekinmeyen 'Serap' karakteri kısa sürede izleyicinin ilgisini çekti.
Küçükköse ile bir araya geldik... Dizinin en dikkat çekici rollerinden biri olan 'Serap'ı konuşarak sohbetimize başladık. Ünlü oyuncu, dizinin yanı sıra özel hayatıyla ilgili de samimi açıklamalar yaptı.
'Üvey Anne' dizisinde 'Serap' karakterini canlandırıyorsunuz. Zeki, çekici ama bir o kadar da haset biri olarak tanımlanıyor. Siz onu nasıl anlatırsınız?
'Serap' hayatın kendisine iki ev arasındaki 20 m'lik farkla kazık attığına inanıyor. Eğer müştemilatta değil de, Efsun'ların evinde doğsaydı ona göre hayatı bambaşka olacaktı. O da bu yüzden hayatın kendisine sunmadığı fırsatı tırnaklarıyla kazıyarak elde etmeye çalışıyor. Bunun için zekası ve fiziği de en büyük desteği.
HAYALLERİ VAR
'Serap' annesinin de yönlendirmesiyle bambaşka bir hayata adım atmak için harekete geçiyor. Sadece amaçlarına ulaşmak için çıktığı bu yolda kendine de yaralar açacak mı?
'Serap' bu yolda tabii ki kendine de yaralar açacak. Aslında 'Serap'ı özel kılan da bu bence. Karakter çok gerçek. Hayalleri var, duyguları var, beklentileri var ve bu yolculuk aslında 'Serap'ın kendisini tanımak, sınırlarını öğrenmek için bir fırsat olacak ona. Bilmediği yanlarıyla yüzleşecek.
Karakterinize hazırlanırken etrafta gördüğünüz bir örnekten yola çıktınız mı? Böyle üvey anneler gözlemlediniz mi?
Hayır, gözlem yapmadım. Dilerim de böyle bir gözlem yapmak zorunda kalmam. (Gülüyor)
'Serap', 'Faruk'u nikah masasına oturtmak için çocuklarını kullanmaktan çekinmiyor. Peki durum düşündüğü kadar kolay olacak mı?
Hayatta hiçbir şeyin öyle kolay elde edilmediğini bilecek kadar realist biri 'Serap'. O yüzden bu yolculuğun kolay olmadığını biliyor. Ancak kendisine çok güveniyor. Bu güven de öyle boş bir yerden gelmiyor. Okullarını birincilikle bitirmiş. Sorumluluklarını bilen ve çok iyi yerine getiren biri o. Zaten bu sayede 'Faruk'un sağ kolu olmayı başarmış. Mükemmeliyetçi yanı çok baskın.
Çocuk sevgisi olmayan biri gibi görünüyor. Sadece istekleri için 'Faruk'a yaklaşan biri 'Serap'. Etrafta da bunun çok fazla örneği var. Mutsuzluk kaçınılmaz değil mi böyle olunca?
Önce şunu düzeltmekte fayda var. 'Serap' çocuk sevgisi olmayan biri değil. O çocuklara bakmak, onlara dadılık yapmak istemiyor. 2. bölümde 'Serap', 'Faruk'un oğlu 'Ömer'e "Seni çok seviyorum Ömer" derken yalan söylemiyordu yani. Evet amacına giden yolda çocukları kullanmaktan çekinmiyor. Ama onlara iyi de davranıyor. Belki iyi olması da amacına yönelik ama 'Ömer'i gerçekten sevmese, ona öyle sarılıp sevgisini de dile getirmeyecek biri 'Serap'.
RENKLİ BİR KARAKTER
'Serap'a izleyici gözüyle baktığınızda ne düşünürsünüz?
'Serap' tek bir kişide birçok karakteri canlandırıyor aslında. İç dünyasında herkesle farklı bir iletişimi var. Zeki olması ona birçok kapıyı aralıyor dizi boyunca. Karakter olarak sahip olduğu bu çok renklilik onu canlandırırken bana da anlam ve keyif katıyor.
Size yakın çevreniz 'Psikolog gibisin' dermiş. Herkesin sorununu dinleyip çözüm bulmaya çalışanlardan mısınız?
Hiçbir zaman birini yargılayan tarafta olmamışımdır. Çevremdeki insanların sorunlarını en tarafsız halimle dinleyip yorum yaparım, çözüm bulmaya çalışırım. Bu nedenle psikoloğa benzetiliyor olabilirim.
FİLTRESİZ VE ŞEFFAF BİR AŞIĞIM
Aşık Hazal nasıl oluyor?
Filtresiz, şeffaf ve kendim oluyorum.
Evlenmek çocuk sahibi olmak hayalleriniz içinde var mı?
Yakın vadede sadece işime ve kariyerime odaklıyım. Tabii ki gelecekte neler olacağını bilemeyiz.
Mesafeli biri misiniz? Hayatınıza kolay insan alır mısınız?
Mesafeliyim ama karşımdaki insan doğal ve yalınsa hayatımda olmasını isterim.
KENDİMLE BARIŞIK BİRİYİM
Günlük diziden başrole geçtiniz... Sizin gibi çok isim yok. Böyle bir başarı bekliyor muydunuz?
Bir yola çıkarken tabii ki en iyisini hedeflersiniz, oyunculuk benim için çok uzun bir yol, sonsuz heyecan ve istek uyandırıyor. Bu nedenle sürekli bu yolda yenileniyorum ve gelişiyorum. Elimden gelenin en iyisini yapmaya devam edeceğim.
ÖZELEŞTİRİ YAPIYORUM
Sürekli kendinizi ekranda görmek nasıl bir duygu? Kusur arıyor mı insan bir süre sonra?
Aslında hem zor hem de güzel. Tabii ki her zaman en iyi halinizde olamıyorsunuz ve bazen etkilenebiliyorsunuz. Ama başka taraftan da size öz eleştiri yapabilme, eksiklerinizi görme ve bu eksikliklerden ders çıkarma imkânı da sağlıyor.
Güzel olarak adlandırılmak, bunu korumaya çalışmayı da beraberinde getiriyor mu?
Kendimle barışık biriyim, bu nedenle kendimi her halimle kabul ediyorum. Tabii ki beslenmeme ve sporuma dikkat ediyorum. Sen kendini nasıl hissedersen karşındaki de seni öyle görür diye düşünürüm hep. Daha iyi görünmek gibi bir amacım yok ama kendi bedenim ve zihnim için her zaman en iyisini yapmaya çalışıyorum.
İÇİMDEN GELDİĞİ GİBİ YAŞIYORUM
Para size ne ifade ediyor?
Lüks tutkunuz var mı? Lüks tutkunu diye nitelendirmem kendimi. Beğendiğim, kendime yakışan şeylere sahip olmayı seven birisiyim.
Sosyal medyada 3 milyonu aşkın takipçiniz var. Bir fotoğraf ya da videoyu hiç düşünmeden paylaşabiliyor musunuz?
Yoksa bu kadar kişi tarafından görülüyor olmak bir sorumluluk getiriyor mu? İçimden geçtiği şekilde yaşamayı ve bunu paylaşacaksam organik bir şekilde sosyal medyada paylaşmayı tercih ediyorum. Tabii ki ne olursa olsun göz önünde olduğum bir mesleğim var, bu nedenle ister istemez bazı sorumluluklar doğuruyor durum ama nerede ve nasıl davranması gerektiğini bilen bir insan olduğumu düşünüyorum.