Türkiye'nin en iyi haber sitesi
İLKER GEZİCİ

Şimdiki gençler ahlak vicdan ve merhamet konusunda robotikler

A para ekranlarında Sinan Özedincik ve Sonat Bahar'ın sunumuyla ekrana gelen Biz Bize bu hafta sonu oyuncular Dilşad Şimşek, Bahtiyar Engin ve Türk pop müziğinin güçlü yorumcularından Erdal Çelik'i ağırladı. 'Hayalimdeki Resim' adındaki yeni şarkısını da seslendiren Erdal Çelik, 90'lar müziğiyle ilgili samimi açıklamalar yaparken, oyuncu Bahtiyar Engin, merhum sanatçı Kayahan'ın minibüsünün kendisinde olduğunu açıkladı.



ERDAL ÇELİK


Fecri Ebcioğlu'nun hayattayken kaleme aldığı son şarkı olan 'Hayalimdeki Resim'i müzikseverlere buluşturduk. Daha önce Alpay söylemişti. Çok meşhur olmuştu onun yorumuyla. Kıyaslama yapılıyor ama Alpay Abi bizim hocamız, o başka türlü okudu ben de şarkıya kendimce bir şeyler kattım. Güzel dönüşler alıyorum.
90'lar müziği bizimle başladı. Emel'le birlikte yaptığımız müzikle öncü olduk. Bunun öncüsü olmaktan gurur duyuyorum... Atilla Özdemiroğlu gençler arıyor diye bir ilan vardı. Gittik. Melih Kibar'la ağırladılar bizi. 'Seninle Başım Dertte' adlı şarkıyı söyledik, size albüm yapacağız dediler. Çok sevindik. Albüm yaptık ve hikâyemiz başladı. Sonrasında bir programa çıktık ve bir gecede meşhur olduk. Camiada herkes bizi sormaya başladı. Benim için 90'lar işte o anda başladı. Çok şeye vesile olduk. Bizi görenler 'Emel Erdal hoş geldin' diyordu. Adımız hep birleşikti.
Günümüz şarkıların hiçbirini anlamıyorum. İçine giremiyorum şarkının. Zevkler çok değişti. Çok sevilen bir şarkı var mesela, sahnede söyleyeyim diyorum, iki gün sonra uçmuş gitmiş. 90'larda şarkı kemiklere yapışırdı. Eskiden turne otobüsleri vardı. Türkiye'nin en büyük starları beraber giderdik. Bir gün hiç unutmuyorum, muavin geldi, "Sizi Kayahan Bey çağırıyor" dedi. Arkaya gittim bana orada 'Geceler' şiirini okumuştu.
Hep bir arada olmak önemliydi. Herkes birbiriyle kaynaşırdı. Herkes aynı işe hizmet ederdi. Rekabet vardı ama kıskançlık yoktu. 90'ların bereketi vardı. Şimdiki kadar büyük paralar yoktu ama herkes pay alırdı o pastadan. Şimdi pasta çok küçük. Herkes kendi payından çok fazlasını almaya çalışıyor. Bencillik var şu an maalesef. Çabuk değişen zaman içinde insanlar da çabuk değişmeye başladı.
İki oğlum var. Gençlere inanmak lazım. Çalışkanlık, kendi ayakları üzerinde durma noktasındaki iradeleri tamam ama vicdan, merhamet gibi ruhu barındıran her şeyde biraz robotikler. Sanatta da hayatta da böyleler. Geçmişimizle çok ilgili değiliz, yeni nesil çok ilgili değil. Ellerindeki tek dünya telefon.



BAHTİYAR ENGİN

ÇOCUKLARI ÖZGÜRLEŞTİRMEK İSTEDİK AMA İPİN UCUNU KAÇIRDIK

Hallac-ı Mansur, 15 yaşında hocam vasıtasıyla tanıştığım bir bilgeydi. Tarihi anlamanın en güzel yanı o dönemin düşünürlerini okumak. Uzun süre iyi bir text bulamıyordum. Son dönemde çok fazla söze dayalı, oyun kurdurtmayan üstünkörü, dilimiz açısından zenginliği olmayan, doğal olacağız derken aleladenin altına düşen bir dil meselesini kafama takıyordum. Zafer Şengül ve Ömer Levendoğlu'nun yazdığı elime böyle şahane bir text geçince bunu yapalım dedik. 64 yaşındayken idam edilen Hallac-ı Mansur'un son üç gününü anlatıyoruz. 25 Mart'ta oynanacak.
17 bölüm Kuruluş Osman'da Çömlekçi İdris'i oynadım. Mehmet Bozdağ ve Metin Günay başta olmak üzere çok güzel dostluklar edindim. Bozdağ sinema yapacağını bilerek tarih okumuş, çok bilgili, işine çok ilgili bir adam.
Erdal abinin büyük hayranıyım. 12 Eylül'de 15 yaşındaydım. Bir boşlukta kaldık. Dayatılmış bir kültür emperyalizmi yaşanıyordu. Arabesk müziğin, dramın, acının popüler olduğu dönemde bir nefese ihtiyaç vardı, Emel Erdal ikilisi bize nefes oldu.



Kayahan'ın minibüsü bende şimdi. O tarz bir minibüs istiyordum. Araç satış sitesinde denk geldim. Onun başka bir hayranı almıştı Çorlu'da. Ben 3. sahibiyim aracın. Hiç param yoktu giderken. Motorla gittim Çorlu'ya, devlet memuruydum. Maaşımın 36 katı kredi çekebiliyordum. Kredi çektim, motoru verdim arabayı aldım. Onlar çok özel adamlar.
Z kuşağı dedikleri gençleri beğeniyorum. Adımızı söyleyemediğimiz yaşlarda inanılmaz şeyler yapıyorlar. Ama erdem, vicdan ve merhamet açısından baktığımızda galiba biz eskiler çok daha yan yana durmayı başarabildik.
Çocukları özgürleştirmek, tercihleri olsun istedik ama bunun ucunu biraz kaçırdık sanırım. Doğru düzgün anlatamadığımız için çocuklar aşırılığa kaçma eğilimi gösteriyorlar. Bu bizim kabahatimiz. Çocuklar çağını yakalasın, bir taş da onlar koysun, imzaları olsun diye uğraşıyoruz. O yüzden Hallac-ı Mansur gibi bir oyun yapıyoruz.

DİLŞAD ŞİMŞEK

KİMSE YANINDAKININ BAŞARILI OLMASINI İSTEMİYOR

Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisinde rol almıştım en son. Dönem işinde yer almayı çok isterim. Norveç'te kalmaya devam edecektim. Varyant sebebiyle her yeri kapattılar. O sebeple orada yer alacağım dizi projesi seneye kaldı. Oslo'nun Çetesi adlı bir dizide Lübnan asıllı bir karakteri canlandıracağım. Norveç'in önemli kanallarından birinde yayınlanacak. Norveç. Depresif diyorlar ama hiç değil. Aksine ben daha huzurlu buluyorum.
Babam petrol mühendisi uzun süre Norveç'te yaşadı. Son 7-8 yıldır Türkiye'de ailem, 10 yaşına kadar Türkçe konuşturmadılar ana dilimiz otursun diye. Çok dikkat etmişler bu konuda. İkisinin dengesini çok güzel kurmuşlar o yüzden aksanım bozulmadı.
İstanbul'a döndükten sonra da 'Sende mi?' adlı bir sinema filmi çektik. Durmuş Sorkut yönetmenliğindeki filmi Cannes Film Festivaline şimdiden gönderdik.
90'lar müziğini dinlemeyi çok severim. Sonrasında istisnalar hariç doğru düzgün bir şey yapılamadığına inanıyorum. 90'larda duygu vardı samimiyet vardı, daha güzel ifade ediliyordu her şey.
Eskiden birbirini besleyici saygılı bir rekabet vardı. Şimdi insanlar yanındakinin başarısını kabullenmiyor, hatta onun başarısız olması için elinden geleni yapıyor. Bunu gördükçe üzülüyorum acı veriyor. Herkes birbirini ezerek ilerlemeye çalışıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA