1980 doğumlu Cemil Büyükdöğerli, pek çok oyuncu gibi lisede tiyatro sahnesinin büyüsüne kapılanlardan. "Bir grup insanın bir araya gelip tutkuyla oyun oynaması, seyircilerin kalbine, aklına, ruhuna etki etmesi büyüleyiciydi. Bu tutkuyu hep yaşamak istedim" demiş ancak tiyatro bölümüne puanı tutmadığı için Gazi Üniversitesi Hukuk Bölümü'ne gitmiş. Ancak derslere çok tahammül edemeyip oradan ayrılmış, Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü'ne girmiş. 'Maraşlı'da 'İlhan'ı oynayan Büyükdöğerli ile diziyi, kariyerini konuştuk...
■ 'İlhan' karakterini nasıl tanımlarsınız?
İlhan, belki de ailedeki konumu ve yetiştiriliş tarzı yüzünden kendini işe fazla kaptırmış biri. Sevdiklerini ihmal ediyor ve işi ilk sıraya koyuyor. Annesinin ölümü ve babasının emekliliği sonrası işle ilgili sorumluluğun kendisinde olduğunu düşünmüş olabilir ya da belki kendini ispat etmek istiyor. Ama bu hırsı bence hayatın değerlerini ıskalamasına neden oluyor, belki onu bir çıkmaza da sürükleyebilir.
■ Dizide aldatılan eş konumuna düştü 'İlhan'. Karısı 'Dilşad', onu en yakın arkadaşıyla aldatıyor... 'İlhan'ın tepkisi ne olacak?
'İlhan' bu durumdan henüz haberdar değil görünüyor. Öğrenir mi, öğrenirse ne tepki verir göreceğiz. 'Ozan' kardeşi gibi gördüğü biri. Büyük bir şok olabilir onun için.
■ 'İlhan' pek bir şey bilmiyor ama etrafında bir sürü olay dönüyor...
'İlhan'ın kafası kendi dertleriyle meşgul. Etrafında olanlar bu yüzden dikkatinden kaçıyor. Odağında kendi ajandası var. Neler döndüğünü anladığında patlar mı bilmem ama onun için birçok şeyin eskisi gibi olamayacağını düşünüyorum. Ailenin dertleri artarak devam edecek gibi görünüyor bence.
■ 'İlhan' karakteri için, 'İşkoliktir, eşine ve oğluna gereken ilgiyi gösteremez' diye bir tanımlama var... Bu size ne kadar uyuyor? Siz de işkolik misiniz?
Çok şükür işimi severek yapıyorum ama işkolik olduğumu sanmıyorum. Tabii ki işimi özenle ve titizlikle yapmak mesai gerektiren bir şey. Ama biz oyuncular zaman zaman çok yoğun çalışsak da işlerimiz arasında nefes alabileceğimiz boşluklarımız da oluyor.
■ O boşlukları nasıl değerlendiriyorsunuz?
İş dışında ben genelde evde vakit geçiren biriyim. Eşimle, oğlumla zaman geçiriyorum. Sesli kitap seslendiriyorum setten vakit buldukça. Okumayı, durmayı, düşünmeyi severim.
HER OĞUL BİR BABANIN KURBANI DEĞİLDİR
6 yaşında, Ali adında bir oğlunuz var. Nasıl bir iletişiminiz var oğlunuzla?
Ali'yle annesi de, ben de bir-iki günlük kısa kaçamaklar dışında hiç ayrı kalmadık. Ailecek birbirimize düşkünüz. O da bizimle vakit geçirmeyi sever. Yoğun çalıştığımız günler çok özlüyoruz birbirimizi. Gurur duyduğumuz harika bir evladımız var çok şükür.
Dizide çok güzel bir söz var: 'Her oğul bir babanın kurbanıdır'... Katılır mısınız?
Her oğul değil bence. Her oğul babasından, annesinden bir şeyler taşır elbette. Benim babamla güzel bir ilişkim oldu. Sağ olsun beni hep destekledi, kararlarıma saygı gösterdi ve yanımda oldu. Annemin de, babamın da haklarını ödeyemem.
BENDEN HUKUKÇU OLMAZDI
■ Gazi Üniversitesi Hukuk Bölümü'ndeyken oradan ayrılıp, Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü'ne geçmişsiniz. Aldığınız karardan memnun musunuz?
Evet. Liseden mezun olduğum ilk sene tiyatro bölümünü çok istesem de kazanamadım. Ama sonraki sene yine deneyecektim tabii. Bu arada hukuk fakültesini kazanınca boş oturmamak için kayıt yaptırıp bir yıl derslere de girdim ama bana göre olmadığını biliyordum. Aklım fikrim oyuncu olmaktı. Bir sonraki sene kazanınca da koşa koşa Bilkent'e gittim. Yani ortada bir dönüş yok. Niyetim baştan belliydi. Kararımdan da memnunum. Benden hukukçu olmazdı zaten.
■ Dizi oyuncusu ve tiyatro oyuncusu şeklinde yapılan ayrıma nasıl bakıyorsunuz peki?
Oyuncu oyuncudur. Şu oyuncusu, bu oyuncusu diye ayırmak doğru değil bence...