Çağ değişiyor, mevsimler değişiyor, yazın o sıcak, dertsiz günlerini geride bıraktık. Şehir hayatı geri döndü, yeni gündemler, yeni kurallar, yeni 'sofistik' hareketler kapıda. Evet, sofistike. Her şey bir anda sofistike oldu. Mekanlar, masalar, markalar... Ama bir dakika, sofistike derken hakkını verebiliyor muyuz? Yoksa bu sadece havalı bir pazarlama stratejisi mi oldu? İlk dikkatimi çeken şey, mekanlara giriş şeklimizin bile değişmiş olması. Şimdi yeni kurallar var, nedir onlar? Logosu gözüken giysiler yasak! Bitmedi, gözlükler ve abartılı takılar da yasaklanıyor. Haftaya New York'tan haberlerle karşınızda olacağım için öncesinde şehirde yenilikler neler diye araştırma yaptım.
ŞIK GİYİNMEK GEREK
Amerika'da çok ünlü bir restoran zincirinden bu yeni mekan kurallarını içeren mail aldım. Akşam saatlerinde güneş gözlüğü takanları içeri almıyor mekan. "Bir dakika ama bu birkaç yıldır trend" diye karşılık verdim, mekan tam da bu popüler kültürün oluşturduğu dünyaya meydan okumak istediğini söyledi. Akıllıca ve şık giyinmek zorundasınız. Şort, parmak arası terlikler, atletler, eşofmanlar, plaj kıyafetleri, iç mekanlarda güneş gözlüğü ve hatta yırtık kot pantolonlar bile yasak! Mekanın atmosferine uymuyorsanız, kusura bakmayın ama o geceyi dışarıda geçireceksiniz. Buraya kadar alışılmış kurallar belki de ama gözlük şimdiden tartışmalara sebep olmaya başladı.
Amerika'dan sonra Avustralya'da bir restoran da dövmesi olan, 'ağır' takı takan ve tasarım kıyafet giyen müşterileri yasakladığını açıkladı. Sydney'deki Double Bay'de bulunan popüler restoranının önündeki bir not, misafirlerine yeni kuralları bildiriyor. Yeni politikalarına göre, müşteriler görünür dövmelere sahip olamaz, ağır takılar veya tasarım etiketi taşıyan kıyafetler giyemez. Mekanın müdavimleri arasında Nick Kyrgios, Scott Eastwood, Rita Ora ve yönetmen Taika Waititi gibi popüler ünlüler var.
OKUL YASAKLARI
Geçtiğimiz yıl, giderek artan sayıda okul ve okul bölgesi, hem devlet hem de özel, logolara yer vermeyen kıyafet politikaları uygulamaya başladı. 'No Logo' adlı kitabın yazarı Naomi Klein, marka isimlerinin sadece medyada ve sokaklarda değil, okullarda da nasıl giderek daha yaygın hale geldiğini adım adım gösteriyor. Portland Waldorf Okulu'ndaki öğrenciler için sade giyim norm haline gelmiş durumda. Bu özel K-8 okulunun kıyafet kuralları, karın bölgesini açıkta bırakan üstler ve düşük bel pantolonları yasakladığı gibi, üzerinde logo, resim, fotoğraf, göz alıcı desenler, parlak renkler veya rahatsız edici kelimeler bulunan tüm giysileri de yasaklıyor.
KURAL MI, AYRIMCILIK MI?
Bu bir kıyafet kuralı mı yoksa ayrımcılık mı? Birçok insan bu iki soruyu tartışıyor. Tartışmanın her iki tarafındaki şefler, işletme sahipleri ve sektör emektarları tercih ettikleri politikaları savunuyor. Bir şort ya da beyzbol şapkası giymek, şehirde lüks bir gece geçirmenizi engellemeli mi? Birçok üst düzey restoranda, içerideki şık havaya uymayan kıyafetler giyen potansiyel müşteriler geri çevriliyor.
Bazı müşteriler, kıyafet kurallarının ırk, sınıf veya cinsiyet nedeniyle bazı kişiler için farklı şekilde uygulanıyor gibi göründüğünde ayrımcılık yapıldığını iddia ediyor. Bu da elbette başka bir tartışma konusu. Sofistike olmak adına her geçen gün daha mı kısıtlanıyoruz yoksa bu kurallar bize hayatı daha mı iyi yaşatıyor? Bir yandan şıklığın sınırları zorlanırken, diğer yandan herkesin tarzı standartlaştırılmaya mı çalışılıyor?
Gözlüklerimizi, logolarımızı bırakıp daha 'ağırbaşlı' bir dünyaya mı geçiyoruz? Yoksa sofistike denilen şeyin altı biraz boş mu? Yaz bitti ama yeni sezon başladı, hayatımızın başka bir mevsimine adım atıyoruz. Sofistike bir dünya bize neler sunacak? Kural dolu, logoların ve gözlüklerin dışlandığı bir evrene hoş geldik! Şimdi bir oturup düşünelim: Her şey bu kadar sofistike oldu da biz gerçekten bu kadar sofistike miyiz?