Masum insanların bir hiç uğruna öldükleri hiçbir dava haklı olamaz, olmamalı da. Geçmişten bugüne savaşlarda yaşanan acılar, okuduğumuz kitaplarda anlatılmaya çalışılsa da, ne hissetsek eksik kalıyor çünkü acıya tanıklığın tarifi uzaktan olmuyor. Bizim bugün Ukrayna'nın başına gelenler karşısında yaşadığımız şey sadece 21. yüzyılda insanlığın kaybedilişine tanık olmaktan başkası değil...
Oradakilerin neler yaşadığını anlamamız, biraz olsun empati yapabilmemiz bile mümkün değil. Kimse ülkesinden bu şartlarda ayrılmak zorunda kalıp başka bir ülkeye gitmek istemez.
Z kuşağı ise savaşla ilgili öyle güzel bakış açılarına sahip ki... Örneğin 'Sığınmacı olmak seçim değil, hele ki bu durumdaki insanlara kapıları kapatmak, savaşı başlatanlar kadar kötü olmak demektir' diyorlar. Savaş üzerinden mizah üretmeye çalışanlar da var, Putin eleştirisi en beğenilenler arasında. Ne kadar sessiz, anlaşılamayan, uyum sağlayamayan kuşak gibi anılsalar da, insanlıkları ve duyguları gurur verici.
Çocukları çok önemsiyorlar, 'Ülkedeki 7,5 milyon çocuk var, onlar neler yaşayacak?' diye sorguluyorlar. Savaşın, o çocukların yaşamı ve esenliği için doğrudan bir tehdit oluşturmasından derin endişe duymayan yok zaten
Siz de aynı duygudaysanız, UNICEF'i takip edin çünkü UNICEF'in çocuklara yönelik hayat kurtaran programlarını Ukrayna'da hızla hayata geçirmesi takdire şayan.
Gezici ekipler, güvende olmama duygusu nedeniyle travma yaşayan çocuklara psikososyal destek sağlıyor. UNICEF Genel Sekreteri acil ateşkes çağrısını yineleyerek, tüm tarafları çocukları zarardan korumaya yönelik uluslararası yükümlülüklerine saygı göstermeye ve insani yardım unsurlarının ihtiyaç sahibi çocuklara ulaşabilmelerini sağlamaya çağırdı. Ayrıca tüm tarafları, sağlık kurumları ve okullar da dahil olmak üzere, çocuklar için hayati öneme sahip temel altyapı tesislerine saldırmamaları yönünde çağrıda bulundu. Dualarımız Ukrayna'yla...
KARBON AYAK İZİNİ SIFIRLAMAK KOLAY MI?
Marka DNA'sında çevre hassasiyetini gözeten kaç kişi var? İnanın çok az. İklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine karşı ekolojik adımlar atmak kuşkusuz çok önemli. Örneğin karbon nötr olma taahhüdü veren şirketler gezegenimize büyük bir iyilik yapıyor.
İklim değişikliği ile mücadelede sadece karbon ayak izini sıfırlamak tek başına yeterli değil ama büyük değişim yaratacak bir hareketin öncüsü olmaya sebep. Peki karbon ayak izini sıfırlamak kolay mı? Bu soruyu Türkiye'de tüm grup otellerinde karbon emisyonunu sıfırlamayı başaran Ali İspahani'ye yönelttim. Temel ilkelerinde çevre hassasiyeti ve sürdürebilirlik olduğunu biliyordum ancak kendisine 'Tüm dünyaca ünlü markalar bile karbon nötr taahhütlerini 2050 olarak açıklarken, siz bunu 2022 yılı içinde nasıl başardınız, üstelik büyük bir gizlilikle?' diye sordum. İspahani, şöyle cevap verdi: "Bu bir pazarlama aracı değil, olamaz da! Bu bizim dünyaya ve yeni nesillere karşı olan sorumluluğumuz."
Tüm grup otellerinde karbon emisyonunu sıfırlayan çalışmalara üç aşamada başlanmış. Süreç hiç de kolay değil elbette. Birinci aşamada, tüm kullanılan alan ve taşıtların dahil edildiği tüketim planı üzerinden toplam karbon emisyonunun ölçümü sertifikalı uzman danışmanlarla birlikte gerçekleştiriliyor. İkinci aşama; dünyada ve Türkiye'de Gold Standart ve IREC gibi uluslararası sertifikasyon sistemleri tarafından onaylanmış projelere, emisyon miktarını nötrleyecek oranda yatırım ve destekte bulunuluyor. Üçüncü ve son aşamada; tüm bu süreç Bureau Veritas tarafından onaylanarak Carbon Neutral sertifikası alınıyor
Dilerim bu sonuç, bu duyarlılık, tüm otellere örnek olur.