Tükettiği ürünler üzerinden insan okumaya bayılıyorum çünkü önyargısız bir tablo ortaya koyuyor. Çöp bunun en iyi örneği. 2016'da yazdığım bir makalede, İstanbul semtlerindeki atılan çöplerin insanların yaşam biçimiyle ilgili birçok şeyi ele verdiğini, konteynır konteynır gezerek gündeme getirmiştim.
Hatta o günlerde bu yazı ana haber bültenlerine konu olmuştu. Gerçekten kişilerin beslenme stillerinden kullandıkları kreme, şampuana kadar birçok detay çöplerden belli oluyor.
GERÇEKLER DEĞİŞMEDİ
Yıllar geçti o çöp yazımın üzerinden ve değişen ne oldu derseniz, hikayeler değişti, belki tüketim alışkanlıkları değişti ama çöplerdeki gerçekler değişmedi. Çöpler son günlerde psikolojiyi ele vermeye başladı. Her yerde antidepresan kutuları var. "Antidepresan kullanımı giderek artıyor mu, sizin de dikkatinizi çekiyor mu" diye çöp toplayanlara soruyorum; sadece benim değil Beşiktaş bölgesindeki toplayıcıların da dikkatini çekmiş, semtimin psikolojisi giderek bozuluyor. Pandemide antidepresan kullanımındaki artış yüzde 10'a dayandı haberlerini okumuştuk ancak durum değişmemiş belli ki giderek artmış. Zaten mahalle, esnaf, manav, market herkeste bir koyvermişlik var; herkes olur olmaz gülümsüyor.
BÜYÜK ARTIŞ VAR
Yakında sokağın adını değiştirip Bakırköy Ruh ve Sinir Mahallesi yapmazlarsa iyi.
Araştırmalar bundan 10 yıl önce yılda yaklaşık 12 milyon kutu antidepresan tüketilirken 2020'de bu sayının 54.6 milyona ulaştığını ortaya koyuyor. 2018'den 2019'a artış oranı yüzde 1.8 iken 2019'dan 2020'ye artış oranı yüzde 9.6 olmuş. Bu gerçekten çok büyük bir artış. Pandemiyle beraber çareyi ilaçlarda aradığımızın resmidir bu tablo. Hal böyle olunca çöpler de psikolojiyi ele vermeye başladı işte... Komşular hangi ilacı kullanıyor biliyor hale geldik. Bütün hengamenin içerisinde insan içsel huzuru bir şekilde bulmaya çalışıyor ama benim mahallem aramayı bırakmış sanki. Ya aşırı antidepresan tüketimi ya da aşırı gerginlik var, henüz dengeyi bulamadık.
Bir gün üst komşunun, "Kahkaha sesiniz yankılanıyor, lütfen sessiz gülün" diye zili çalmasıyla şaşkınlığa uğruyorum, diğer gün müzik sesi açan komşunun "Eğlenen insan yaşayan insandır" diye alkışlanmasıyla. Dediğim gibi psikoloji semtte bozuk. Bu arada şöyle de bir gerçek de var; uzmanlar, "Türkiye'nin yarısı gereksiz yere antidepresan kullanıyor" diyor. Antidepresanın uzun vadede zararlarını düşünen yok. Son olarak gönüllü psikolog tanıdığı olan varsa bizim mahalleye yönlendirebilir aksi takdirde ne ben kahkaha atacağım ne bu parti bitecek ne de ilaçlar…
DÜŞÜNDÜREN SERGİ: VAROLUŞUN HAFİFLİĞİ
Haftanın düşündüren sanat olayı farklı disiplinlerden gelen, yabancı ve Türk 12 çağdaş sanatçıyı tek tema altında bir araya getiren Muse Contemporary'nin Varoluşun Hafifliği sergisiydi.
Küratörlüğünü Ayşe Pınar Akalın'ın yaptığı sergi, ruhani güzelliğin özünü aktaran transandantal bir deneyim sunmayı amaçlıyor. Sergi transandantal meselesi üzerine düşündürüyor. Benim aklıma Pessoa geliyor, ruhunun üşüdüğünü hissedince nasıl örtüneceğine çare ararken şöyle seslenir; transandantaldan etkilenenlerin ve her şeyden -fazla soğuktan, fazla ifadesizlikten, fazla uzaklıktan- zarar görenlerin vay haline!' Nedir bu felsefe terimi; "deneyüstü, tecrübeden üstün olan, fizik ötesi, tabiatüstü, dogrudan tecrübeyi aşan ama rasyonel bilgiye karşı olmayan". İşte Transandantal... Tanıştığınıza memnun olabilirsiniz.
Jake Michael Singer'ın özgürlüğü anımsatan kuş heykellerini, Canan Savaş'ın organik karma medya çalışmalarını, Lithian Ricci'nin fantastik karnavalesk tablolarını, Yasemin Vardarlılar'ın özgün seramiklerini incelerken transa geçmenize an kalıyor, gerçekten çarpılıyorsunuz.
Serginin dikkat çekme sebeplerinden biri de yeni sanatçıların varlığı. Biyoizm fikirlerine dayanan kavramsal enstalasyon ve heykelleriyle tanınan Ukraynalı sanatçı Aljoscha'nın çalışmaları daha önce Türkiye'de hiç sergilenmemişti; keza İtalyan sanatçı Paolo Campagnolo da tuval üzerine metalik boya ile karışık teknikleri birleştiren çalışmasıyla Türkiye'de ilk kez sergilendi. Türk ressam Kübra İnanç'ın eserleri ise gerçekten ilk görüşte etkisi altına alıyor, en uzun incelenenler arasında olması tesadüf değil. Sergi, 17 Mart'a kadar Muse Contemporary'nin Levent'teki galerisinde görülebilir.