Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli sporculardan, Türkiye Basketbol Federasyonu (TBF) Milli Takımlar Menajeri Kerem Tunçeri ile İstanbul'da yapılan ve 17 Eylül'de sona erecek olan Avrupa şampiyonası Eurobasket 2017'yi, basketbol kariyerini ve planlarını konuştuk. Tunçeri, dün başlayan turnuva kapsamında bugün Rusya ile karşı karşıya gelecek olan 12 Dev Adam için de destek istedi.
Eurobasket 2017'de ev sahibi olmak ne kadar avantajlı?
Kendi evinde oynamak kolay değil; hem avantajı var, hem de dezavantajı. İşler iyi giderken her şey mükemmel oluyor ama durumlar kötüye gittiğinde her şey tersine dönebiliyor. 2001'de ve 2010'da burada iki turnuva gerçekleştirdik, ikisinde de ikinci olduk. Ev sahibi olmanın avantajı var elbette; çok güzel bir seyirci desteğiniz oluyor. Burada oynayan arkadaşlarımızın çoğu profesyonel değil; onlar için stresli olabilir ama hepimiz onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bugünkü Rusya maçımız çok önemli.
Kamp nasıl geçti?
Kamp çok iyiydi. İtalya Bormio'da başladı, oradan İstanbul'a geldik, tekrar İtalya'ya dönüp orada bir hazırlık turnuvası oynadık. Sonra Çek Cumhuriyeti'ne, ardından İsrail'e geçtik. İsrail'de iki maç oynadık. Çok verimli maçlar oldu; hatalarımızı gördük.
Takım istenilen formda mı?
Evet, iyi durumdalar, çok çalışıyorlar, çok istekliler. Hepsi milli formanın değerinin farkında. Zorlu bir gruptayız, zorlu maçlar oynayacağız. Bu noktada seyircimiz çok önemli. Bayrama denk geldik, bunun farkındayız ama inşallah bizi yalnız bırakmazlar.
GENÇLERE HEP DESTEK VERECEĞİZ
Eskiden oyuncu olarak gittiğiniz kampa bu kez yönetici olarak katılmanız nasıl bir duyguydu?
Ben basketbolu bırakalı henüz bir yıl oldu. Oyuncu olarak ilk kez 16 yaşında gittiğim Bormio'ya ilk kez yönetici olarak gittim; değişik bir duyguydu. İlk görevimde Avrupa şampiyonluğu için oynayacağız, o yüzden daha da heyecanlıyım.
Eurobasket tarihinde bugüne kadar unutamadığınız bir olay var mı?
2010'da Sırbistan'a attığım basket, benim ve herkesin unutamayacağı bir olaydı.
Basketbol tarihinde en etkilendiğiniz oyuncu performansı kime ait peki?
Sporu bırakmadan önce Michael Jordan'ın, Chicago Bulls'ta oynadığı son maçta, son saniye attığı basketi hayatım boyunca unutmam.
Takımda genç oyuncular var; jenerasyon değişikliğine mi gidiliyor?
Öyle bir jenerasyon değişikliği tabii ki gerekiyor ama bu bizim zamanımızda da böyleydi. Evet, çok genç oyuncularımız var. Belki ileride onların sıkıntılarını da yaşayacağız ama hiç önemli değil. Biz her zaman federasyon olarak yanlarında olacağız.
Kimi zaman genç oyuncuların para için yanlış kararlar verdiğini görüyoruz. Eski bir basketbolcu olarak onlara ne önerirsiniz?
Burada velileri ve menajerleri bilinçlendirmek gerekir çünkü gençlerin hayatlarına onlar yön veriyor. Daha çok oynamaları ve oynayacakları kulübü çok iyi seçmeleri gerekiyor. Bize danıştıkları sürece bizler de elimizden geldiğince onlara yön vermeye çalışıyoruz.
GÖMLEKLERE GİREMEYİNCE SPORA BAŞLADIM
Günümüzde Avrupa'da dikkat çeken gençlerden bazıları NBA'e transfer oluyor. Bu erken yetenek göçüyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
NBA, uzun zamandır Avrupalı yeteneklere yönelmiş durumda. Her oyuncunun isteği NBA'de oynamaktır. Bu durum onlar için de bir kapı oluyor tabii ki. Erken yaşta giden, orada tutunup kendini gösterenlerle birlikte bir şey yapamayıp tekrar Avrupa'ya dönenler de oluyor. Dediğim gibi; herkesin hayali NBA'e gitmek, onlar da hayallerini gerçekleştiriyorlar.
EuroLeague ile FIBA arasındaki problemlere ne diyeceksiniz?
Valla ne olacağını biz de merakla bekliyoruz çünkü dünya şampiyonası elemesi oynayacağız. Maçlar Kasım'da başlayacak, hepimiz sonuç ne olacak diye bekliyoruz. Euroleague oyuncularının gelmeme ihtimali var, NBA oyuncuları zaten gelmeyecek. Nasıl bir turnuva olacak, nasıl bir eleme gerçekleşecek? Bu sadece bizim için değil, bütün ülkeler için önemli bir sıkıntı.
Türkiye'de basketbol sporu, son yıllarda federasyonun çalışmalarıyla hızla büyüdü. Başka ne gibi yeni projeleriniz olacak?
Birçok projemiz var. Özellikle Türk oyuncuları oynatma ve daha çok süre alabilmeleri için çalışmalarımız var. Gençler ligi kuruldu. Çok iyi işler yapacağız, şimdiden hepsini söylemeyeyim.
Bugüne kadar oynadığınız maçlarda yaşadığınız ilginç bir hikayeyi paylaşabilir misiniz?
Efes'te oynarken, Ülker ile final serisi oynuyorduk. Takım olarak çok iyiydik. Skor 35-37 filandı. İlk periyodun sonuna doğru ben bir tane üçlük attım. 'Herhalde ilk yarı bitmiştir' diyerek son saniye basketinin verdiği sevinçle full depar koşarak soyunma odasına gittim. Baktım kimse gelmiyor, meğer maç bitmemiş. Herkes bana bakıyor gülüyor, ben kıpkırmızı tabii. Antrenör dahil gülüyordu, düşün.
Sizin zamanınızla şimdiki oyuncular arasında ne gibi farklar var?
Sosyal medya işin içine girdikten sonra her şey çok değişti tabii. Yeni jenerasyon çok çalışmıyor gibi geliyor bana. Kendilerine pek yatırım yapmıyorlar.
Biz hepimiz iyi yerlere çok çalışarak geldik. Bizden önceki jenerasyon da öyleydi. Yeni neslin çok erken yaşta bir şeyler elde ettikten sonra doyuma ulaştığını düşünüyorum. Başlarına bir şey geldiği zaman da iş işten geçmiş oluyor. Ama bizler de tecrübeli oyuncular olarak onları yönlendirmeye çalışıyoruz.
Basketbolu bıraktığınızda 'Artık özgürüm, istediğimi yapabilirim' hissi oluyor mu, yoksa kontrollü bir yaşama devam mı ediyorsunuz?
Basketbolu bırakmış eski abilerim hep şunu derdi: 'Basketbolu bıraktıktan sonra en az bir sene hiçbir şey yapmayacaksın, zaten yapmak da istemeyeceksin.' Ben de hep 'Spor yapmadan yapamam, terlemeden yaşayamam' diyordum ama abilerin dediği gibiymiş. Ben yaklaşık yedi-sekiz ay hiçbir şey yapmadım. Hızlı bile yürümedim. Yataktan kalkıyorum, kolumu kaldıracak halim olmuyor. 'Spora yarın başlayacağım, pazartesi başlayacağım' diye diye sekiz ay geçti. Kilo da aldım tabii. Gömleklere giremeyince ufak ufak spora başladım.
EMEKLİ OLAN SPORCU BUNALIMA GİRER
Sosyal yaşantınızda neler yaparsınız peki?
Basketbolu bıraktıktan sonra apayrı bir tarafa geçtim. Basketbol oynarken hep bir amacın var; kendine dikkat etmek, fit olmak zorundasın. Ee artık bu yok, düşünsenize hayatınızda koca bir boşluk var. Böyle durumlarda profesyonel basketbolcuların birçoğu bunalıma girebiliyor. Benim şansım hemen federasyona başlamam oldu. Çok gezen tozan bir adam değilim. Arkadaşlarımla balıkçılarda yemek yiyip muhabbet etmeyi, arada sinemaya gitmeyi çok seviyorum ama genellikle evde oturan evcimen bir adamım.
Evcil hayvanınız var mı?
Ajan adında bir köpeğim var. Çok özel bir hayvan o. En iyi arkadaşım. Şimdi kampta olduğum için annemde kalıyor. Onunla vakit geçirmeyi çok seviyorum.
NBA'DE OYNAMAYI ÇOK İSTERDİM
15 yıl öncesine dönersek... Basketbol kariyerinizde 'Keşke şunu yapmasaydım' dediğiniz bir şey var mı?
Yaptıklarımla ilgili hiç pişmanlık yaşamadım. 'Her işte bir hayır vardır' lafına çok inanırım. Kariyerimden çok mutluyum. Çok güzel şeyler yaşadım; önce Beşiktaş'a, sonra Real Madrid'e transfer oldum. Beşiktaş'ta oynadığım sene, hem performansım, hem takım, hem de seyirci anlamında hayatımdaki en güzel yıldı. Orada oynadığım oyunla Real Madrid'e transfer oldum. Ama tabii daha iyi şeyler de yapabilirdim.
Ne gibi?
NBA'de oynamak isterdim tabii ki. Sonuçta her basketbolcu, NBA'de oynamanın hayalini kurar. Bunu yapamadığım için üzgünüm belki ama onun dışında kariyerimdeki her şeyden çok memnunum.
SEVGİLİNİZLE SİNEMAYA BİLE GİDEBİLMENİZ BÜYÜK LÜKS!
Sporcu olarak çok iyi paralar kazanıyorsunuz ama o parayı harcayacak vaktiniz bile olmuyor. Erken yatmak, yediğinize-içtiğinize, sevgilinize bile dikkat etmek zorundasınız. Bu, üzerinizde baskı yaratmıyor mu?
Sporcuların hayatı aslında dışarıdan çok kolay gibi görünüyor ama hiç değil. Kendimden örnek vereyim... Haziran ortasında sezon biterdi, Temmuz'un ilk haftası Milli Takım başlardı. Eylül ortası, takımın sana bir-iki gün izin verirdi, vermezse direkt kulübüne başlardın. Bir sene içinde yaptığınız tatil maksimum 10 gün olurdu. Haftada iki maç oynuyorsun, durmadan kamptasın, sosyal hayatın hemen hemen hiç yok. Sevgilinle, eşinle sinemaya gidebiliyorsan büyük bir lükstü. Profesyonel sporcuların hayatı çok ama çok zor. Diğer taraftan hep başarılı olman gerekiyor. Dün yok, hep yarın var sizin için. Başarılı da, başarısız da olsan, bir önceki günü unutman gerekiyor.
Sürekli 'Başarılı olmalıyım' düşüncesiyle baş etmek de zor olmalı....
Çok zor; hem kulüp, hem seyirci baskısı var. Milli Takım'a giriyorsunuz; 70 milyonun baskısı var. Başarılı olduğun zaman seni tabii ki göklere çıkarıyorlar, başarısız olduğunda da seni vatan haini ilan edebiliyorlar. Bunlarla baş etmek, bunlarla yaşamak zorundasın. Bu da tecrübe ile alakalı bir şey. Biz de yaşadık. Ufakken mesela 2001'de çok kötü bir turnuva geçirmiştim. Çok eleştiri aldım. Açıkçası çok da etkilenmiştim ama tecrübe ile birlikte ileriki yaşlarında insan etkilenmemeyi öğreniyor.
ARABAYA DEĞİL EV YA DA ARSAYA YATIRIM YAPIN
Kazandığınız parayı nereye yatırıyorsunuz?
Genç sporculara bu konuda ne önerirsiniz? Biz de ilk kazandığımızı güzel spor bir arabaya yatırdık. Gençlerde araba hevesi oluyor ama ev-arsa gibi kalıcı şeyler alsınlar, arabayı her zaman alırlar. Parayı nasıl ve nerede kullanacakları önemli. Sonuçta maksimum 37-38 yaşına kadar oynuyorsun, ne kazanacağın, ondan sonra ne iş yapacağın belli değil. Hiçbirimiz ne ticaretten, ne başka şeyden anlarız. Sonuçta çocukluğumuzdan beri hep sporun içindeyiz. Sporu bırakıp iş hayatında çok paralar kaybedenler var.
Siz başka bir iş yapmayı düşünüyor musunuz?
Benim de kafamda bir yer açmak var, bakalım.
Kesin balıkçı olur...
Olabilir. (Gülüyor)
SİNEMA TEKLİFİ GELDİ AMA KABUL ETMEDİM
Bir bankanın reklamlarında oynadınız. Başka oyunculuk teklifleri geldi mi?
Oyunculuğu çok düşünmüyorum. Herkes kendi bildiği işi yapsın. Yeni bir sinema filmi teklifi de geldi ama zor. Reklamlarda Şinasi Yurtsever ile beraberiz. 17-18 bölüm çektik. Yönetmenimiz Ozan Açıktan, eski basketbolcu olduğu için beni ayrı bir seviyor, bana yardım ediyor. 60 saniyelik bir reklam 15-16 saatte çekiliyor. Kendimi oynuyorum ama küçüklüğümden beri kamera karşısında heyecanlanmışımdır. Zaten çekimlerin ilk bir saatinde heyecanlı oluyorum, sahneler biraz çöp oluyor ama onlar beni hep rahatlatmaya çalışıyor.