Bir kadın, 60 yıllık hayat arkadaşını kaybetmiş. Onun acısını, içine düştüğü yalnızlığı bilmemiz mümkün değil. Ama hiç olmazsa yaşadığı acıya saygı göstermeyi bilmemiz gerek. Rahşan Ecevit, hayat arkadaşını daha toprağa bile vermedi. Ve ne yazık ki, "Yaşarken elini üzerinden çekmedin, bari öldüğünde adamı rahat bırak" türünden acımasız eleştirilerin hedefi halinde. Bu kadarı da artık çok fazla! İnsan ölünün anısına saygı bekliyor. Ve o ölümün acısını yaşayana... Başkalarının acılarını anlayabilmek, onların duygularını paylaşabilmek için mutlaka benzer şeylerin bizim de mi başımıza gelmesi gerekiyor? Başka türlü olmuyor mu?
İclal Aydın ile Tuna Kiremitçi önceki gün evlendi. Maalesef bu konuda da aynı tavır var. İki insanın en mutlu günü ile dalga geçiliyor köşe yazılarında. Nedir bu? Bir tatmin mi? Yoksa başkalarını aşağılayarak kendini onlardan biri değilmiş gibi gösterme arzusu mu? Biri bana anlatsa. Kalplerimiz taş mı kesildi yoksa?
Can Yücel'in çok sevdiğim bir şiiri vardır. "Her şey sende gizli der" şair, "Yerin seni çektiği kadar ağırsın, kanatlarının çırpındığı kadar hafif... Kalbinin attığı kadar canlısın, gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin, nefret ettiklerin kadar kötü..." Uzun bir şiirdir bu. Tamamını bulun, okuyun derim. İnsanın başkalarına bakarken, kendini de görebilmesi için...