Hiç tanışmayan hayatlarda, bir an bir şey olur, o iki hayatın iki insanı çok yakın olur. Bir an için... Belki birkaç saat için. Sonra gelip geçersiniz hayatınızdan, unutursunuz birbirinizi... Ama ben unutmayacağım! Onu bir daha hiç görmeyeceğimi bilsem de unutmayacağım. Titrek gülümsemesi, gözlerimden kaçırdığı gözleri hep benimle olacak. Onun gibileri gördükçe onu hatırlayacağım. O kadar çok şey anlatıyordu ki gözleri, bakmasını ve görmesini bilene... Ben de nice sonra gördüm, gözlerinin anlattıklarını. Havadan sudan konuşurken, bir an fark ettim. "Niçin böyle bakıyorlar?" dedim, "Her an ağlayacakmış gibi..." Hiç akıtılmamış göz yaşları neler ve kimler için oralarda birikti diye merak ettim. Belki de çok ihtiyacı vardı hiç tanımadığı bir insana kendisini anlatmaya... Anlattı... Kendinden kaçmak istemiş hep. Evdeki ortamdan, sinir savaşından (aile içi şiddet) uzaklaşmak istemiş. Onu yapan ne varsa, hepsini yıkmak, yok etmek, yok olmuş kendinin üzerine yeni bir 'ben' inşa etmek istemiş. Kolay mı? Değil tabii... Merak ettiği hayatlara girmenin bir yolunu bulmuş. Hoşuna gitmiş önceleri. Sonra bir adım daha, bir adım daha... Girdap gibi çekmiş onu içine hayat. Ve uyuşturucu ile tanışmış. Üniversite öğrenimi bu nedenle aksamaya başlamış. Ailesi durumu öğrendiğinde onu evden kovmuş. Bir süre yeni tanıdığı insanların evlerinde göçebe hayatlar yaşamış. Parasız kalmış, savrulmuş, fena halde savrulmuş... "Şimdi nasılsın?" dedim. Eski alışkanlıklarından kurtulmuş. Çalışmaya başlamış. "Çok güzel" dedim. "Başarabildiysen ne güzel!" "Bu o kadar zor ki" dedi... "Önce kendimden kaçmak istiyordum. Şimdi kendime kalmak istiyorum." Öyle büyük bir laftı ki bu, durdum kaldım; "Şimdi kendime kalmak istiyorum." "Ama bu ne kadar zor biliyor musunuz? Kendimden kaçmak isterken, herkesin eli uzanıyordu bana ve hayatıma. Öyle de güzel başardılar ki bunu. Şimdi ben değiştim. Ve şimdi hiçbir el yok hayatımda. Herkes yıkmak için var, yapmak için hiç kimse yok." "Sen bu lafları nereden öğrendin?" dedim. "Bunlar büyük hayatların lafları. Sen daha çok küçüksün?" "Erken büyüttü hayat beni" dedi. Kendime kalmak istemem de işte bu yüzden. Kendime kalırsam eğer, kendi yaşımın insanı olacağım. Ve belki yeniden ben olacağım." Onu bir kuaför salonunda tanıdım. Başkalarının elinin değmediği bir yaşamın tadını çıkarmak istemesini ve bu yaşama yeniden alışmaya çalışmasını da... Benim tanıdığım o küçük kız, umarım yeniden kendi hayatının gülen yüzlü çocuğu olmayı başarır... Son sözüm bütün anne ve babalara... Çocuklarınız erken büyümek zorunda kalmasın... Son bir haftadır bulunduğum ortamlarda, o kadar çok küçük kız vardı ki... Hepsi çok erken büyümüştü. Belki 18'inden bile küçüklerdi ama görseniz nasıl içki, nasıl, sigara içiyorlardı. Nasıl büyüklük edalarında salınıyorlardı... Nasıl kocaman hayatların, kocaman kadınları olmuşlardı. Ve nasıl da hiçbir kimlik onlara yakışmıyordu. Çünkü her şey çok eğreti, çok acınası duruyordu...