Karnını tutarak sağından soluna dönmeye çalıştı yattığı yerde... Karnı büyüyordu. Her gün biraz daha büyüyordu. Karnı büyüdükçe ağırlaştığını hissediyordu. Hayat tümden ağırlaşıyordu ve onu da ağırlaştırıyordu. Öylesine içine kapanmıştı ki, hiçbir sesi duymaz olmuştu. Dünya büyük, çok büyük o ve bebeği çok küçüktü. Her şeye rağmen içindeki kıpırtı büyüyordu... Bebek kıpırdandı. Anlamıştı huzursuzluğunu... "Anne" dedi. "Beni duyuyor musun?" Hiç ses gelmedi. Başka hiç kimseyi tanımamıştı henüz, annesinden başka. Bir kez daha seslendi. "Anne beni duyuyor musun?" Yine cevap alamadı. O annesinin içinde, annesi onun dışındaydı oysa. İkisi iç içeydi ama yanıt yoktu işte... "Bu kadar mı gürültülü dış dünya?" diye sordu kendine. "Niçin beni duymuyor?" "Duy sesimi anne... Canın sıkılıyor biliyorum. Karnın taştan bir duvar gibi. Belki de sesim ondan gelmiyor sana. Üzülme... Canını sıkma ne olursun. Ama ne olur konuş benimle. Seni en çok ben anlayacak, seni en çok ben seveceğim. Babamı düşünme anne. O gitmiş zaten. Belki de hiç gelmedi ki. Belki de sen onun uzaklarını yakın kılmaya çalıştın kendine, belki de sen kendini kandırdın... Ben senin oğlun olacağım anne... Büyüyünce kardeşin olacağım, baban olacağım. Biliyorum bunlar gitmiş ya da hiç gelmemiş bir sevgilinin yerini doldurmaz ama ben daima yanında olacağım... Haydi anne. Üzülme... Giden babama üzülme. Belki de o hiç gelmemişti. Belki de sen onun geldiğini sandın, yanıldın... Üzülme anne... Dünya senin içindeki gibi sıcak ve güvenli olmayacak hiçbir zaman biliyorum anne... Babası tarafından, babasının hayatına hep uzakta bırakılmış çocuk olacağım belki de... Olsun anne... Bunu da bilerek geleceğim dünyaya... Ama bileceğim ki, senin sevgin hep benim yanımda olacak, sen ve ben hep birlikte olacağız. Bir babayla eksilmiş hayatımızı, birbirimizi severek çoğaltmaya çalışacağız. Belki günün birinde pişman olacaksın anne; hâlâ o çok sevdiğin adamı o kadar çok sevmiş olmaktan pişman olacaksın... Bana bakacaksın, onu düşünürken... İçin biraz burulacak, burkulacak. Ama bana baktığında hayatı göreceksin anne... Umudu ve yarınları göreceksin. Beni gördükçe, daha ben karnındayken yaşadığın aldatılmışlıkları, onun için verdiğin savaşları, hep nefret ettiğin öteki kadınları unutacaksın. Sevgim seni yumuşatacak anne... Sevilen adamların vazgeçmişliklerinden, ihanetlerinden doğan tek bebek ben olmayacağım anne. Benim için üzülme. Burada, bu sisler arasında bilmediğim o kadar çok şey var ki... Aşk bebeği diye bir şey varmış... Bir bebek olduğumu biliyorum ama aşk bebeği olup olmadığımı bilmiyorum. Çünkü babam bir kere "Aslında çocuğu öbüründen planlamıştım ama bundan oldu" demişti kalabalıklara... Anlamadım ne dediğini... Seni seviyorum anne... Seni en çok ben seviyorum. (Kendini hâlâ bulamamış bütün babalara... İçkinin sarhoşluğunda her şeyi mi unutur insan?)
***
Psikolog doktor Wilhelm Stekel'in çocuk yetiştirmede anne ve babalara rehber niteliği taşıyan pek çok kitabı var. Altını çizdiğim satırları sizlerle paylaşmak istiyorum. "Çocuklar, aşkın yerini tutan birer oyuncak değildirler, gerçekleştirilemeyen bir amacın yerini de doldurmazlar. Yaşamımızın boşluğunu örtecek birer malzeme de değildirler. Onlar ağır birer yük, bir sorumlulukturlar. Ana babanın ne oyuncağı, ne yaşama gereksinimlerinin giderilmesi, ne de doyurulmamış özenişlerinin yerini tutan şeyler olabilirler. Çocuk demek mutlu varlıklar yaratma zorunluluğu demektir."