Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Fahiş fiyatı boykot edin" çağrısını son derece önemli buluyorum. Zira çarşı-pazardaki pahalılığı ancak halkın organize bir şekilde kullanacağı "sivil inisiyatifin" bitireceğine inanıyorum. Unutmayın ki zamlar daha masada konuşulurken ahlaksızlar fiyat etiketlerini değiştirmeye başlıyorlar. Ücret artışları daha milletin cebine girmeden buharlaşıyor. Bunu önlemek için her market rafına, her pazar tezgahına birer zabıta, polis, maliyeci dikmenin imkanı yok.

Bu durumda vatandaş olarak görev bize düşüyor. Diyelim ki tavuk fiyatları kanatlandı. Bir ay tavuk yemesek ölmeyiz. Çıkartalım bir aylığına alışveriş listemizden tavuğu, bakalım aynı fiyattan bir daha satabiliyorlar mı?..
Sonraki ay sıra peynire gelsin mesela. Çocuklarımızın ihtiyacı dışında bir ay boyunca peynirin hiçbir çeşidini sokmayalım evimize. Bakın o zaman fırsatçıların yüzü teleme peyniri gibi bembeyaz oluyor mu, olmuyor mu?..
Sebzeyi, meyveyi sadece mevsiminde tüketelim. Patlıcanın, biberin, domatesin kış mevsiminde mutfakta işi ne? Biz büyürken yemedik, neyimiz eksik kaldı ki?
Eğer devlet bir boykot listesi yayınlamayacaksa bu işin organizasyonunu bir sivil toplum örgütü üstlenmeli. Çıkıp "Bu ay yumurta almıyoruz" demeli. Vatandaş da sosyal medyadan yapacağı paylaşımlarla eylemi "halka halka" büyütmeli. Bu vicdansızları ancak böyle ıslah edebiliriz.
Var mısınız?

Yoksa imha robotları mı?
ABD'de yılbaşı gecesi yaşanan kanlı Noel eylemlerinden sonra beynime mıh gibi çakılan bir soru oluştu: Üç eylemden ikisinin failinin ABD'nin eski ordu çalışanları olması sadece tesadüfle açıklanabilir mi? Bu durumu, eylemlerin Ortadoğu'da DEAŞ varlığının halen devam ettiğini "ispatlama" ve ABD askerimin PKK/ YPG safında yer almasını "doğrulama" amacına hizmet ettiği gerçeği ile birleştirdiğimde aklıma tek bir olasılık geliyor:
Bu iki eylemci bizzat Pentagon, CIA ya da FBI tarafından askeri eğitim bahanesiyle eğitilmiş, beyni yıkanmış ve teknik olarak uzaktan kumanda edilebilen "imha robotlarına" dönüştürülmüş olabilir mi?
Önümüzdeki yıllarda bu ve benzeri teorilerle çok sık karşılaşacağımız kesin.

Hukuku "Guguk" yapmak
Olacak şey mi? Koca bir kentin belediye başkanısın, üstelik hukukçusun. Ama misafirin olan Suriyeli sığınmacıları şehirden kovmak için işyerlerinin tabelalarını bir gecede kaldırıp, ruhsatlarını iptal ediyorsun. Yetmiyor, su kullanım ücretlerine 10 kat zam yapıyorsun. Üstüne üstlük, çıktığın televizyon programında "Ben bir hukukçuyum. Evet bunların hepsi hukuka aykırı uygulamalar. Mahkemeye başvursalar, kazanırlardı" deyip marifetini (!) anlatıyorsun.

Bolu'nun CHP'li Belediye Başkanı Tanju Özcan'ın bu sözleri üzerine Bolu Cumhuriyet Savcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Bence yetmez. Türkiye'de sağduyu sahibi tüm baro başkanları "Hukuku ve hukukçuları küçük düşürdüğü için" Özcan'a dava açmalı.

Gaf kürsüsü
CNN Türk'te harita sopası olarak süpürge sapı kullanılmasın mı?

Zap'tiye
Adıyaman'da 6 yaşındayken kollarını biçerdövere kaptıran ressam Ayşe Işık ile tanışın. Tablosunun ismini ben koymak isterdim: "Tuvali el değil, yürek boyar."

Ne demiş?
"Yaşlanıyorum diye üzülme. Herkese nasip olmayan bir ayrıcalıktır." (Richard Gere)