Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Kızınız mı yoksa çarptığınız adam mı?

Atv'nin yeni dizisi Can Borcu ilk bölümünde izleyenlerin kafasına kocaman bir soru işareti asıp herkesi vicdan muhasebesi ve empati yapmaya yöneltti.
Annesinin intiharından kendini sorumlu tutan kız, bir gökdelenin tepesine çıkıp babasını görüntülü arayarak intihar edeceğini söyledi. Kızını durdurmak için kendini sokağa atan adam otomobilini çılgınca sürerken bir yayaya çarptı. Kazazede, yolun ortasında yatarken bir an araçtan inip yardım etmeye niyetlendi ama vazgeçip kızını kurtarmaya gitti.




Peki siz olsaydınız ne yapardınız? Pek çok kişi gibi ben de önce kendi evladımı kurtarmaya giderdim tabii ki. Ama dizideki babanın yapmadığı şeyi yaparak: Olay yerine bir ambulans çağırıp, kızımı kurtardıktan sonra doğruca karakola giderek...
Bu arada dizide bir de ilginç evlenme teklifine şahit oldum. Ferit, restorandaki ilk buluşmada peçeteye "Benimle evlenir misin?" yazıp Yasemin'e uzattı. Benim bildiğim, peçeteye istek şarkı yazılır. Bu da "taverna usulü" evlilik teklifi olsa gerek.
Diğer yandan Emel tarafından Handan'a karşı büyük bir başarıyla sahnelenen "Kadın kadının kurdudur" resitali ise özellikle kadın seyirciler tarafından her hafta "ibretle" izleneceğe benziyor.
Konu ve oyunculuklar ile ilgili yorumumu gelecek haftalara saklıyorum ama şu kadarını söyleyeyim, son yıllarda gördüğüm en isabetli kadro seçimi...

O judocuların o dağda işi ne?
Gitti... 15 yaşında dağ gibi milli sporcu, çığ altında kalarak bu dünyadan gitti. Hem de kendisi gibi judocu olan ikiz kardeşinin gözlerinin önünde...
Allah; anasına, babasına sabırlar versin. Her zaman söylediğim gibi, Yüce Mevla'm kimseyi evlat acısıyla imtihan etmesin. Düşmanımı bile...
Olayı duyduğum andan itibaren kafamda aynı soru dönüp duruyor: "O judocuların o dağda işi ne?"
Evet, bunun bir kamp çalışması olduğunu biliyorum. Uzun yıllar spor muhabirliği ve yazarlığı yaptığım için "rakım yüklemesinden" haberliyim. Deniz seviyesinin ne kadar üzerinde antrenman yaparsanız, kanınızda o kadar oksijen depolarsınız. Deniz seviyesine indiğinizde de kuş gibi uçarsınız.
Ama benim takip ettiğim dağ kampları ilkbahar ya da sonbahar aylarında yapılırdı. Kros çalışması da her an çığ düşmesinin beklendiği karla yüklenmiş sarp yamaçlardan uzakta icra edilirdi. Sanırsınız judo takımı değil, kış oyunlarına hazırlanan Kuzey Disiplini Kayak Milli Takımı... Hoş, onlar da çığ tehlikesinin bulunduğu yerlerde antrenman yapmazlar ya, neyse...
O pırıl pırıl genç sporcunun yüzü aklımdan gitmiyor. Sadece "beklenmedik felaket" diye nitelenemeyecek bu olayın sorumluları mutlaka hesap vermeli.

Sahtekarlığın bini bir para
Görünce gözlerime inanamadım. İnternette aracınızın plakasını görünmez kılan sihirli (!) harf ve rakamlar satılıyor.
O siyah kendinden yapışkanlı harf ve rakamları plakanızdaki sembollerin üzerine yapıştırıyorsunuz. Sonra fotoğrafını çektiğinizde bir de bakıyorsunuz ki, onlar okunmuyor... Belli ki ışığa duyarlılığı ortadan kaldıran özel bir maddeden yapılmışlar.



Artık köprü ihlallerinde mi kullanırsınız, plaka tanıma sistemlerine yakalanmadan çaldığınız araçla şehri turlarken mi, bombalı sabotaja giderken mi?.. Pek kullanışlı (!) yani...
Şu internet ticaretini artık yasal bir çizgiye çekmenin zamanı geldi de geçiyor. Adamlar gemi iyice azıya aldı. Bu kadar fütursuzluk hiç hayra alâmet değil.

Gaf kürsüsü
Milyoner'de "TDK sözlüklerinde 'Kafkasya'da yaşayan bir boy ya da bu boydan olan kimse' şeklinde tanımlanmış kelimenin doğru yazılışı nasıldır?" diye soruldu. Çerkez yarışmacı "Çerkes" deyince elendi.




Zap'tiye
"Zafer Partisi gelecek, sığınmacılar gidecek..." Yine geç kaldın Ümit Özdağ...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA