Yaklaşık bir ay önceydi. CHP Lideri Özgür Özel'in "Esad ile görüşülsün" diye bas bas bağırdığı, MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin ulusal barış için yeni önerilerinin gündemi oluşturduğu günlerdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan "Haftaya çok farklı şeyleri konuşuyor olacağız" dedi. Bu sözün ardını, arkasını kimse araştırmadı. Oysa Suriye'nin özgürleştirilmesi için düğmeye basılmıştı. Bir hafta sonra sadece Türkiye'nin değil, dünyanın gündemi değişirken herkes şaşırdı, Cumhurbaşkanı Erdoğan hariç...
ABD'nin yakında göreve başlayacak yeni başkanı Donald Trump'ın "tarihi" konuşmasını dinlediniz mi? İlk kez bir ABD Başkanı, Türkiye'nin başındaki insan için iltifat ötesi, adeta kutsayan hatta "biat" tonları taşıyan övgü ifadeleri kullandı. "Güçlü" dedi, "Zeki" dedi, "Etkili oldu ve kazançlı çıktı" dedi. "Gelecek Türkiye'nin" dedi. Ardından Fransız haber ajansı AFP'de "Erdoğan kartlarını iyi oynadı. Şu anda kıskanılacak bir konuma geldi" şeklinde bir yorum yayınlandı.
Aslında bu bir kabulleniştir. "Gerçeği" kabulleniş. Teslimiyettir. "Hakkını" teslim ediş.
Gelecek "haftalar" farklı konuları konuşuyor olabilir miyiz? Kuvvetle muhtemel...
Gündemin önünde yaprak gibi savrulan Türkiye'den, dünyanın gündemini belirleyen Türkiye'ye...
Şükürler olsun...
Bu fırsat kaçar mı?
Yoksa elimizde Mısır'daki Giza piramitlerine denk bir arkeolojik hazine var da dünyadan mı saklıyoruz?
İddia, sosyal medyada seslendirildi. Kısaca özetleyeyim:
1973 yılında Van'da bulunup saklanan "Astronot ve Roket Heykeli" İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne teslim edilir. Ancak dönemin müze yönetimi "Heykel, ait olduğu dönemin tarzını yansıtmıyor, bir uzay kapsülünü andırıyor olsa da elbette o zaman böyle şeyler yoktu. Dolaysıyla heykelin sahte olduğunu düşünüyoruz" diyerek sergilenmesine karşı çıkar ve nesneyi kadifelere sarıp bir kutuya koyarak kuytulara saklar.
Olay Alman dergilerine de yansıyınca dünyanın en tanınmış Sümerologlarından Zecharia Sitchin işin peşine düşer ve sırf bu heykeli görmek için İstanbul'a gelir. O zamanın Arkeoloji Müzesi Müdürü Dr. Alpay Pasinli ile görüşür. Müdür, heykelin sahte olduğunda ısrar eder hatta alçı kalıba dökülmüş olabileceğinden bahseder. Zecharia Sitchin ziyaretinin ardından müzeye dünyadaki diğer benzer heykellerle ilgili toparladığı dokümanları gönderir, Arkeoloji Müzesi'nin müdürü Dr. Pasinler ikna olur ve Ekim 1977 tarihinden itibaren heykel müzede sergilenmeye başlar. Fakat bu durum uzun sürmez, Dr. Pasinler'den sonra gelen müdür, heykeli sergiden kaldırır.
Yahu Meksika ve Peru başta olmak üzere pek çok ülke "Antik Uzaylı" turizmiyle geçiniyor. Millet mağaralardaki ilkel uzay gemisi resimlerini, heykellerini, kilometrelerce büyüklüğünde alanlara çizilmiş ve ancak havadan görülebilen tuhaf sembolleri ziyaret etmek için Güney Amerika'ya akın ediyor.
Sadece Lochness Gölü Canavarı efsanesi bile tek başına İskoçya'yı ihya etmeye yetti, hatırlasanıza.... Hâlâ dünyanın dört bir yanından gelen turistler ellerinde dürbün, gölün kenarında bekleşiyorlar.
Bir başka örnek daha: 27 Ocak 2021'de Kapadokya'daki yeraltı şehrinde bulunan astronot heykeli. O da "özenle" saklanıyormuş.
Madem karbon testi yapmayı bile gözünüz kesmiyor, sergileyin heykelcikleri müzede, bolca da tanıtımını yapın, bari İstanbul esnafının yüzü gülsün.
Gaf'let kürsüsü
İYİ Parti Konya Milletvekili Ünal Kahraman'ın, beraberindeki ekiple birlikte Tunceli'de kaçak keçi avı yaptığı ortaya çıkmıştı. Karaman'ın 7 ay önce "Tiftik keçisi sayısı neden azalıyor?" diye Meclis'te soru önergesi verdiği açığa çıktı.
Zap'tiye
İnsanlar "plastik" operasyonlarla güzelleştiklerini zannettikçe, "kullan at" ilişkilerin parçası haline geliyorlar.
Ne demiş?
"Sınıfta elini kaldıran kız çocuğudur Cumhuriyet." (Sosyal medyadan)