O eskidendi... Çocuğu bakkala, manava, markete göndermek... Yalnız başına okul yoluna vurmak... Evin önünde tek başına oynasın diye bırakmak... Başkasına gönül rahatlığıyla emanet etmek... Şehirde de, köyde de... O eskidendi...
Çünkü o günlerde şeytan sadece kötü huyları yüzünden Allah'ın huzurundan kovulmuş, tek başına bir melekti. Şimdi öyle mi? Her köşe başında ayrı bir şeytan pusuda...
Katili, canisi, pedofilisi ortalıkta cirit atıyor. Eskiden her mahallenin zararsız bir delisi vardı tatlı tatlı geçindiğimiz. Şimdi her sokağın ayrı sapığı var, önünden geçemediğimiz...
Daha Narin'in yüreğimizdeki yangını tüterken bu kez de Şirin için kavruldu ciğerimiz.
Annesi 5 yaşındaki kayıp Şirin için Müge Anlı'ya gelmişti. Sonra ihbarlar yağdı programa. Pek çok vatandaş, kızı, dilenirken gördüğünü söyledi. Müge Anlı yılların tecrübesiyle çok endişeli görünüyordu. Nitekim ertesi gün küçük kızın son olarak birlikte göründüğü kağıt toplayıcı tarafından öldürülüp, cesedinin Feriköy Mezarlığı'na bırakıldığı ortaya çıktı.
Annesi, "Keşke o elektrik faturasını ödemek için onu sokakta bırakıp iki saatliğine gitmeseydim" diye dövünüyordu.
Bu da ebeveynlere ders olmazsa ne olur bilmiyorum.
Gözünüzü çocuğunuzun üzerinden ayırmayın. Hatta kırpmayın bile... Çünkü zaman, öyle bir zaman.
Ne oluyor bu otobüs şoförlerine?
İETT otobüslerinin karıştığı olay sayısı hızla artıyor. Geçen hafta da dört vaka yaşandı. Biri düz yolda ağaca bindirdi. Diğeri trafikteki kovalamacada defalarca çarptığı aracı pert etti. Bir başkası iki araca çarpıp bir kişinin ölümüne sebep oldu. Sonuncusu, insanların arasına dalıp bir polisimizin şehit olmasına yol açtı.
İstanbul trafiği, İBB'nin sorumlusu olduğu otobüs ve metrobüs şoförleri yüzünden korku tüneline dönmüş vaziyette. Daha önce de defalarca yazdım. Bir şehirdeki toplu ulaşımda bu kadar sık ve ölümcül kaza olmasının mutlaka bir nedeni olmalı. Aklıma şunlar geliyor:
İBB hemen her konu gibi bunu da ciddiye almıyor.
Araçlar eski ve bakımsız.
Şoförler eğitimsiz.
Sürücüler psikolojik açıdan toplu ulaşımda görev alacak yeterlilikten uzak. (Muhtemelen, yoğunluğu yüzde 70'i bulan İstanbul trafiği pek çoğunun psikolojisini fena halde bozmuş)
Bu ağır iş yükünün üzerine maaş azlığından kaynaklı ekonomik sorunlar da eklenince şoförler araçlarından önce pert olmuş.
Sebep neyse bir an önce bulunup ortadan kaldırılmalı. Ama sanırım en büyük problem; İstanbul'u hizmet noktası olarak değil, siyasi sıçrama noktası olarak kullanan bir belediye başkanının olması.
Okul servislerine önlem
Okul servislerinin karıştığı kazaların sonu gelmiyor, gelecek gibi de görünmüyor.
Son vaka geçen hafta İstanbul Bağcılar'da yaşandı. Servis aracının şoförü, önündeki çocuğu fark etmeyip üzerinden geçtikten sonra hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etti. Zavallı yavrucak şimdi ölümle pençeleşiyor.
Olay, Kanal D'deki Neler Oluyor Hayatta programında konu edilirken stüdyodaki kameramanlardan biri harika bir fikir ortaya attı. "Modern araçlarda kullanılan otomatik frenleme sistemi, okul servisleri için mecburi olsun" dedi. Maliyetli ve zahmetli olabilir. Ama bir çocuğun bile canını kurtarsa yetmez mi?
NOT: Otomatik frenleme ya da çarpışma önleme sistemi denilen teknoloji, sensorlar aracılığıyla trafikteki olası tehlikeyi fark edip aracı hızla durduruyor.
Gaf'let kürsüsü
Deprem hazırlığında "Kentsel dönüşüm için paramız yok" diyen Mansur Yavaş, 29 Ekim konseri için Ebru Gündeş'e 69 milyon lira ödemiş.
Zap'tiye
Yıllardır dağlarda mücadele veriyoruz ama PKK'nın asıl üssü meğer şehirlerin ortasındaki DEM'li belediyelermiş!
Ne demiş?
"Her şeyimizi Cumhuriyet'e borçluyuz" diyen CHP'li zavallı İmamoğlu ile 'Bu Cumhuriyet'in ne hıyrını, ne bereketini görmüşüz? Neyini Cumhuriyet'e borçlu olacakmışız ki?' diyen Sırrı Süreyya Önder'i hangi üst akıl aynı potada birleştirip oy verdirmiş olabilir ki?" (Cengiz Alçayır'ın sosyal medya paylaşımı)