Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Ya karavana atsaydı?

Yeni kahramanımız, Yusuf Dikeç adlı atıcılık sporcumuz. Fransa 2024'de eli cebinde yaptığı tabanca atışlarıyla ülkemize tarihinde ilk kez bu dalda madalya (gümüş) getiren iki sporcumuzdan biri.
Gelgelelim, Dikeç sportif başarısından ziyade ilginç atış stiliyle gündem oldu. Gözlük, lens, kulaklık, eldiven vs. gibi hiçbir ekipman kullanmadan, eli cebinde, tarlada testiye ateş eder gibi yaptığı atışlar onu karizma kürsüsünde en yükseğe çıkardı.




İyi hoş da, ya Yusuf Dikeç karavana atsaydı, hedefi ıskalasaydı ne olacaktı? Olacağı belli: Lakayt bulunacak, şımarıklıkla suçlanacak, hatta milli formaya ihanet eden bir hain olarak hedefe konulacaktı. Bırakın atıcılık tesislerine isminin verilmesini, belki de sporculuk lisansı bile iptal edilecekti.
Bu arada sanki Yusuf Dikeç o madalyayı tek başına almış gibi davranılıyor. Oysa bu bir takım yarışmasıydı ve Dikeç'in yanındaki takım arkadaşı Şevval İlayda Tarhan da başarıda en az onun kadar pay sahibiydi. Nedense bundan kimse söz etmedi. "Kadına karşı pozitif ayrımcılık" da her zaman olduğu gibi yine bu köşeye nasip oldu.

Yollardaki utancımız
Geçen hafta 1200 kilometre şehirlerarası yol yaptım. Yaparken de iki karşıt duygu yaşadım. Hem gururlandım, hem utandım...
Yollarımız bir harika. 8 şeritli Kuzey Marmara Otoyolu, 1915 Çanakkale Köprüsü ve Troya-Assos Tüneli sayesinde Sarıyer'den Altınoluk'a 4 saatte ulaştım. Allah düşünenden de yapandan da razı olsun.




Ama bu güzellikle bağdaşmayan iki uygulamaya da rastladım. Birincisi, yol üzerindeki "Çöp Atmayın" yazılı uyarı levhalarıydı. Yıl 2024 olmuş, biz hâlâ insanlarımızı yola çöp atmamaları konusunda trafik levhalarıyla uyarmak zorunda kalıyoruz. Bu utanç bize bir yüzyıl daha yeter...
İkincisi ise ekip arabası ve trafik polisi şeklindeki sahte panolar. Sözde onu uzaktan gören sürücü ayağını gazdan çekecek, hatalı sollama yapmayacak.
Polisi "korkuluk", sürücüleri "karga" yerine koyan başka ülke var mı acaba?

Yargıtay'ın kaynana kararı
Yargıtay, kayınvalide ve kayınbabasına "Anne/Baba" demeyen kadını "ağır kusurlu" bularak, bunu boşanma sebebi saydı. Bana göre bu karar çok su götürür ve yeni bir tartışmanın fitilini ateşler.
Kişisel görüşüme gelince:




Bu işin neredeyse "yasal zorunluluk" haline getirilmesi bana çok saçma ve gülünç geldi. Çünkü birine hitabınız, ona beslediğiniz duygu ile ilgilidir ve görecelidir. Yani kişiden kişiye değişir. Kimi, kayınvalidesine duyduğu yakınlığı "Anne" sözüyle ifade eder, kimi "Benim zaten öz annem var, başka birine sırf adet yerini bulsun diye anne diyemem" diyebilir. Ben her ikisine de saygı duyarım. Buna Yargıtay'ın müdahalesine ise sadece "Abesle iştigal" diyebilirim.

Şeref kürsüsü
Erzurumlu gazeteci Murat Genç, çaya düşüp sürüklenmeye başlayan anne ile kızını, yüzme bilmemesine rağmen kurtarıp "kahraman" olarak anılmayı hak etti.

Zap'tiye
Karpuz hırsızlığının böylesi de bize nasip olur zaten. Karpuzcu kardeşler, kafes seçiminizi iyi yapın.




Ne demiş?
Aksaray'da alkollü sürücü uzun bir kovalamacanın ardından polis tarafından tutuklanırken muhabirlere bir de habercilik dersi verdi: "Alkollü araba kullanmaktan haber mi olur? Başka bir haber bul..."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA