Değerli okurum Memduh Öksüz'den gelen ve hepimizin hislerine tercüman olan enfes 15 Temmuz yorumunu aslında geçen hafta yayınlayacaktım ama benim Kıbrıs Barış Harekatı anılarım nedeniyle bu haftaya kaldı:
"Mümin beddua etmemeli derler evet amenna, günah varsa bunda, madalya olsun boynumda...
Allah, FETÖ melanetine mensup olanları, bulaşanları, ama-fakat-lakin deyip parantez açıp darbeye darbe, haine hain diyemeyenleri, canlı katliamı seyreyleyip kontrollü darbe diyen kontratlı hainleri, FETÖ ve türevi herhangi bir örgüte mensup olanlara akrabahısımlık bağı üzerinden hoşgörüyle bakanları, besleyenleri, kendinden sayanları ve hala hain fetöşü-apoşu savunanları kahreylesin.
Evet, Allah onları da cehennemde haşreylesin. Onlar kardeş olsalar kalleş, hısım olsalar hasım olmazlardı.
Onlar akıllarını teslim ile kalmamışlar, ruh ve onurlarından da vazgeçmişler. Öyle olmasalardı pişkin pişkin nasıl gezeceklerdi şehit ettiklerinin kanla suladığı aziz vatanda?
Ne diyor şair:
Kardeşiz diyorsun da hele bir anlayalım, Habil misin Kabil mi?"
Onları iyi tanıyoruz
Memduh Öksüz, bu yazıyla da yetinmemiş. 15 Temmuz'larda gıkı çıkmayan o sinsi gürûhu analiz etmiş: "Hiç dikkat ettiniz mi? Vara yoğa yargı dağıtan, her halta algı yaratan, özellikle siyaset tandanslı herhaltalog uzmanı tiplerin 15 Temmuz'larda, milli davalarda gıkları çıkmaz/çıkamaz. Onlar;
1- Geçmişte veya halen onlarladır.
2- Güce tapanlardandır, pis emellerini gerçekleştirecek güç nerdeyse orada konumlanmışlardır.
3- Geçmişi yamalıdır, korkuyordur kirli çamaşırlarından, şantajdan, işin tersine dönmesi hülyasından.
4- Onlardan olan seçmeni, tüccarı, kalpazanı, hainlain tüm güruhu kaybetmek, incitmek istemiyordur.
5- Soyu kırık, kanı bozuktur."
Çok geç kalındı
Bu köşede demokrasinin gereği olan çok sesliliği sağlamak adına hemen her görüşe yer veriyorum. Okurumuz Ali Uygur da başıbaş sokak hayvanları sorunu için kendi görüşünü dile getirmiş:
"Bu sokak köpekleri sorunu daha önce fark edilmeliydi. Bu işi belediyeler çozebilirdi, zamanında müdahale edilebilirdi. Ama milyar dolarlık mama kartelleri, halkımızın hayvan sevgisini istismar ederek bugünlere gelinmesinde başrolü oynamışlardır. Bugün ise ne yapacağımızı bilmiyoruz. Kısırlaştıralım mı, barınak sayısını mı çoğaltalım, sahiplendirmeyi mi cazip hale getirelim, yoksa en acı reçeteyi mi uygulayalım?
Ne yaparsak yapalım ama bir an önce yapalım. Bu işin beklemeye, tartışmaya tahammülü kalmadı. Bence sorunlu köpekler uyutulsun. Kangren olan uzuv kesilir. Bir daha da bu gibi hatalara düşmeyelim."
Şu AVM meselesi
Geçen hafta turistik otellerdeki dükkanların giderek mütevazı bir AVM'ye dönüşmesi nedeniyle yöre esnafının bittiğini yazmıştım. Köşemizin katılımcı okurlarından Cihan Ramoğlu ise meseleye boyut katmış:
"Sadece otellerdeki AVM'ler değil, benzin istasyonlarındaki AVM'ler de kapatılmalıdır. Sıradan bir benzin istasyonunda büyük sayılabilecek bir market ve kahve zincirlerinin koca koca tabelalı şubelerinin ne işi var? Kuaförlere gelince de pazar kapatıyoruz. Ne kadar tuhaf ötesi bir fikir! Neden AVM'ler pazar günü kapanmıyor da kuaförler? Haftada bir gün iş yapan sektöre bir de MASAK karıştı ki, evlere şenlik! Kuaförün IBAN'ından vergi kaçakçılığını mı önleyeceklermiş? Duy da inanma.... Gerçekten çok, çok acayip bir ülkeyiz."
Şeref kürsüsü
ABD'li Temsilciler Meclisi üyesi, Filistinli Rashida Tlaib, katil Netanyahu konuşurken ayağa kalkarak "soykırım suçlusu" pankartını gösterdi. Helal sana Raşide abla!..
Zap'tiye
Milletin parası ancak bu taksiye yetecek gibi... (Taksimetresi arpa ile açılıyor olmalı)
Ne demiş?
"5 kilometre yürüdüm, 15 liradan 1 litre su içtim. Ben kilometrede 3 lira yakıyorum. Yeğenimde tüplü Polo var, kilometrede 1.60 yakıyor." (Bir vatandaşın isyanı)