"Nikahta keramet vardır" sözü, istatistik ve anketler karşısında direnmeye çalışıyor. Geçenlerde 2000 kişiye "Bir daha evlenecek olsanız şimdiki eşinizle evlenir miydiniz?" diye soruldu. Kadınların yüzde 54'ü erkeklerin ise yüzde 46'sı "Hayır" dedi.
Sokakta yüz yüze yapılan röportajlarda da ilginç cevaplar vardı. Adamın biri "Bir daha dünyaya kuş olarak gelsem, karımın köyünün üzerinden bile geçmem" derken, bir teyzemiz de "38 sene beni dövdü, öldü de kurtuldum. Ne bu dünyada ne ötekinde yüzünü bile görmek istemem" dedi.
Geride bıraktığımız günlerde bu savı destekleyen görüntüler de haber bültenlerine düştü. Boşanmasını metroda çikolata dağıtarak kutlayan mı istersiniz, hayatta olan eski karısı için camide sela okutanlar mı?..
Artık mutlu çiftler parmakla gösteriliyor. Evliliklerin ömrü giderek kısalıyor. Aile mahkemeleri boşanma davalarının yoğunluğu yüzünden adeta kilitlenmek üzere. Sosyal medya etkisi mi, geçim sıkıntısının artması mı, pandemi ve ekonomik sıkıntıların üst üste gelmesi yüzünden mi bilemem.
Ama bana soracak olursanız, bunun en büyük nedeni insanların evlenmeden önce gerçek karakterlerini gizlemekte giderek daha büyük bir hüner sahibi olması. "Maskeli balo" bitince de gelsin suçlamalar, tartışmalar, kavgalar, ayrılıklar...
Nüfusumuz büyük bir hızla yaşlanıyor. Aileler artık evliliklerinin geleceğine inanmadıkları için çocuk yapmaktan kaçınıyor. Bu ülkede ne kadar sosyolog, psikolog varsa bu işin peşine düşmeli. Çünkü tehlike, görünenden çok daha büyük...
Mesele canlar değil, anlamadınız mı?
İki gün önce hayvan haklarını koruyan bir derneğin başkanının sokak hayvanları ile ilgili yeni yasa kabul edilirse ülkede iç savaş çıkacağını söylemesini bu köşede "hadsizlik" olarak yorumlamış, devleti kaos, darbe ve iç savaş ile tehdit etmenin modaya dönüştüğünü belirtmiştim. Yazının üzerinden bir gün geçmeden bu kez CHP'nin Eskişehir İl Başkanı Talat Yalaz, hükümeti Gezi benzeri bir kalkışmayla tehdit etme cüretini gösterdi.
Yalaz, "Nasıl iki ağaç kesildi diye gümbür gümbür geldiysek, hayvan dostlarımız için de direnişe hazırız" deme gafletinde bulundu. Bunu görünce aklıma ister istemez Gezi ihaneti sırasında "Mesele ağaç değil anlamadınız mı?" diyen "itirafçılar" geldi.
Toplumdaki her fikir ayrılığını kendi siyasetlerine yontmayı alışkanlık haline getirenler, anlaşmazlık çıksın da millet birbirine girsin diye ellerini ovuşturarak bekleyenler var. Kimi pusuda bekliyor, kimi meydanlara çıkıp bu "beklentilerini" ifade etmekten geri durmuyor. Hayvan sevgisini siyasete tahvil etmeye kalkıp insanları kamplara bölmeye niyetlenenler ile vicdanlarının sesini dinleyip yasal çerçeve içinde tepkilerini ortaya koyanları birbirinden ayıracak bilince sahip olmalıyız. Aksi halde bu tehlikeli oyunu kuranlar, bizi de piyonları haline getirecek.
Bir icat çıkardım
Yeni Sokak Hayvanları Yasası belediyelere çok önemli bir sorumluluk yüklüyor. Sokaktaki patili dostlarımızın hayatı tamamen belediyelerin elinde. Ya onlara bakım, ıslah, beslenme ve veterinerlik hizmeti sağlayacaklar ya da... Gerisini aklıma bile getirmek istemiyorum.
Bu konuda vatandaşın da üzerine düşen görevler var tabii. Sahiplenme, barınaklara ayni ve nakdi yardım gibi. Ben de bir hayvan sever olarak bu meseleye aylardır kafa yoruyor ve görüşlerimi burada sizlerle paylaşıyorum. Düşüne düşüne sonunda bir icatta bile bulundum:
Parklara kondisyon bisikleti ile mama otomatının birleşimi aletler konulsun. Bir saat pedal çevirerek şebekeye elektrik kazandıranlar, otomattan bir porsiyon ücretsiz mama alsın. Böylece hem patili dostlarımız beslenir hem elektrik enerjisinde tasarruf sağlanır hem de obezite ile mücadelede mesafe kat edilir. Nasıl ama?
Gaf'let kürsüsü
Adım adım iç savaşa sürüklenen ABD'de para atıp mühimmat alabileceğiniz mermi otomatları sokaklara konuluyor.
Zap'tiye
Samsun'dan "Güzelliğin içine nasıl edilir?" konulu bir çalışma...
Ne demiş?
Evim Şahane programıyla tanınan Mimar Selim Yuhay'dan katıldığı YouTube programında bomba itiraf geldi: "Bir bölümde satır ile kovalandım ve balkondan atlamak zorunda kaldım."