Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Binalar neden çöküveriyor?

Başta İstanbul olmak üzere binalarımız hiçbir dış etken olmadan, kendiliğinden yıkılıveriyor. Belli ki olası İstanbul depreminde -maazallah- taş taş üstünde kalmayacak.
Kadim okurum Ali Aktulga da bu konu üzerinde mantıklı bir analiz yapmış:
"Bahçelievler'de olduğu yere çöken 7 katlı binanın ilk 3 katı adeta erimiş. Son 4 katı olduğu gibi cadde seviyesinde duruyor. Kara mizah gibi; son dört katı sanki daha sağlam yapılmış gibi ayakta. Çünkü o katlar daha sonra kaçak yapılmış.




O kadar çok var ki böyle binalar İstanbul'un 60 sonrası yapılan sur dışı semtlerinde. Kişilerin parası oldukça ve seçim zamanları af umuduyla alelusul yaptıkları maalesef. Alt katlar hesapsız kitapsız eklenen sonraki katların ağırlığını çekemediği için yaşıyoruz bu felaketleri.
Allah bizleri büyük depremlerden korusun, insanlarımıza da akıl fikir ve basiret versin inşallah."
YAZAR NOTU: Benim umudum Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na yeniden getirilen Murat Kurum'da. İstanbul'u adeta bina bina çalışan Kurum'un bu soruna kısa zamanda köklü bir çözüm getireceğine inanıyorum.

Barış Akarsu'yu anarken...
Mahzun bir hafta geride kalıyor. Merhum kardeşim Barış Akarsu'nun doğum, kaza ve ölüm tarihini birleştiren o hüzünlü hafta...
Her yıldönümünde haberleştiğim Maral'dan yine mektup var:




"Merhaba Yüksel abi, Barış'ımın doğum gününde yazamadım ama sakın unuttum sanma, ben sana bunları yazmazsam içimdeki acı katmerleniyor, biliyor musun? 28 Haziran, sürmeli gözlü kardeşimin doğum günü ve o yüreğimizi un ufak eden kazanın da yıldönümü.. Ve 4 Temmuz... Barış'ın hayata gözlerini yumduğu gün, senenin en acı dönemi benim ve eminim tüm Barış severler için.
Tam 17 sene oldu Barış'sız. Ne olur unutmayalım, unutturmayalım. Nur içinde yat Barış Akarsu. Yattığın yer seni incitmesin.
Bu arada yazarken fark ettim, bugün 2 Temmuz, rahmetli Suna Pekuysal hanımefendinin -yani Yalancı Yarim dizisinin Netice Hala'sının- ölüm yıldönümü. O da, Hatice Anne de nur içinde yatsınlar. 4 Temmuz'dan önce tatilden döndüğün için minnettarım Yüksel abim..."

Bunlar nasıl türkü?
Köşemizin bir başka müdavimi Muharrem Akduman bu hafta bazı saçma sapan türküleri masaya yatırmış:
"Türkülerimizin çoğunun sözleri de berbat, müzikleri de... Tümünün bir kurul tarafından elden geçmesi şart. Örneğin: 'Her genç kızlar kaçıyor, vermeyince babası.' Cümleye bak, cümleye... Bir diğeri: 'Anasına, kızına, duvardaki sazına, sandıktaki bezine.' Bir diğeri: 'Manda yuva yapmış söğüt dalına.'
Geçen gün katamaran ile Rodos'a giderken yanımda bir İngiliz aile vardı ve bu türkü çalıyordu. 'Ne diyor sözleri?' diye sordular, çeviremedim... 'Manda yuva yapmış söğüt dalına / Yavrusunu sinek kapmış gördün mü? / Tiridine tiridine bandım / Bedava mı sandın para verip aldım'a benim İngilizcem yetmedi. Sevgiler...

Gaf'let kürsüsü
Bu gözler plajda bıçaklanarak öldürülen orkinos balığı da gördü ya, artık söyleyecek tek sözüm yok.

Zap'tiye
TRT 1 Ana Haber'de gözlerimle gördüm. Yapay zeka, tezgahtaki en iyi karpuzu fotoğraftan buldu. Yakında "ideal eş" de seçtirirlerse hiç şaşırmam.




Ne demiş?
26 bin liralık Burberry sarığıyla canlı yayına katılan Cübbeli Ahmet Hoca ilginç bir savunma yaptı: "Markaya takılmamak gerek... Bu sarık kafamı sıcak tutuyor. Gavurların ürettiği kumaşlar bizim için helaldir ama onları gavur gibi kullanmak haramdır."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA