Geçenlerde kızımın kırılan trambolinine kaynak yaptırmak için Sarıyer Maden mahallesinde bulunan bir demirciye gittim. Kulübeden bozma, derme çatma atölyede çırağı da olmadığı için o kaynak yaparken demirleri ben tutmak zorunda kaldım. (Çıkan kıvılcımlar yüzünden kazağım da yandı)
İşlem tam 10 dakika sürdü. "Borcumuz ne kadar?" dedim. Gülerek "Bir berber parası" dedi. "Nasıl yani?" diye tekrar sordum, "500 lira" dedi.
Yahu bu nasıl bir vicdansızlıktır? 10 santimlik demir telini elektrik kaynağı ile tutturmanın bedeli nasıl 500 lira olur? O trambolini satmaya kalksam 500 lira veren çıkmaz.
İşlemin maliyetini kafamdan hesapladım. Tel 5 lira, elektrik tüketimi 15 lira, 10 dakikalık işçilik taş çatlasın 100 lira. Haydi 30 lira da kira için koyayım. Yani? 150 liralık iş için istediği para 500 lira...
Peki neden böyle oluyor? Vicdan, namus, adalet duygularını yitirmişler de ondan. Üstelik birbirlerini de zehirliyorlar. "Madem berber 500 lira oldu ben de çakayım gitsin" diyorlar. Berberin bir kafayla bir buçuk saat uğraştığını unutarak hem de...
Esnaf, enflasyonu kat be kat ücretlere bindirip kendini kurtarıyor. Peki bordro mahkumu işçi, memur, emekli ne yapsın?
"İnsafınız kurusun" diyeceğim ama belli ki çoktan kurumuş... (Bkz: Zap'tiye kutucuğu)
Sertab golü kaçırdı!
Bu yılki Eurovision Şarkı Yarışması uluslararası politika için adeta bir turnusol kağıdı işlevi gördü. Batının ikiyüzlülüğü ve çifte standardı bir kez daha test edilip onaylandı.
Savaş gerekçe gösterilerek Rusya'yı yarışmaya almayan organizasyon komitesi, Gazze'yi işgal ederek 40 bin masumu katleden İsrail'in yarışmasında hiçbir sakınca görmedi.
21 yıl önce yarışmada Türkiye'yi temsil edip birinciliği kazanan Sertab Erener ise İsveç'teki yarışmanın onur konuklarından biriydi. Sertab, "Everywhere That I Can" şarkısını söyleyip sahneden indi. Tabii ki kefiye takıp Filistin bayrağı sallamasını kimse ondan beklemiyordu ama keşke bu önemli fırsatı değerlendirip, Gazze'ye barış gelmesi adına sahnede bir kaç kelime söyleseydi.
NOT: Bu spontane cümleleri etmek için komitenin iznine de ihtiyaç yoktu.
Fiyonklu Anneler Günü...
Bugün Anneler Günü... Başta şehit anaları olmak üzere hayatta olan annelerimizin ellerinden öpüyor, ebediyete intikal etmiş olanları dua ve rahmet ile anıyorum.
Bilir misiniz ki dünyada Anneler Günü'nü icat etmiş kişi bundan pişman olmuştur. Anna Jarvis'in çabaları sayesinde Anneler Günü, 1914 yılında Batı Virginia'daki yoksul anneler için bir tatil olarak kutlandı. Fakat aradan birkaç yıl geçtikten sonra Jarvis, bu özel günün "ticarileşmesinden" rahatsız olarak iptal edilmesi için bir imza kampanyası başlattı.
Bence haksız da değil. Bu gün, anneleri gereksiz bir beklenti içine sokarken, ekonomik gücü yerinde olmayan evlatlar için de stres ve utanç vesilesi oluyor.
Oysa bugünün yaratıcısı, internetten eve hediye sipariş etmeyi değil, bir evladın annesinin yanağına öpücük kondurmasını, topladığı kır çiçeklerini ona vermesini ya da gönlünden kopan bir şiiri ona okumasını hayal etmişti...
Ne demiş?
"Büyümeye başladığımız yer annemizin karnı, hiç büyümediğimiz yer ise annemizin kalbidir." (Bugüne çok yakışan bir anonim söz)
Gaf kürsüsü
Bir kadının yaşayabileceği en büyük talihsizlik: Masa örtüsüyle pişti olmak.
Zap'tiye
Zam yapan tuvaletçinin mazereti: "Girdi maliyetleri artınca, çıktı maliyetleri de artıyor haliyle..."