Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Pavyonları bir de ondan dinleyin

İnci Taneleri dizisi yok olmaya yüz tutan pavyonlara can suyu (!) oldu. İnsanların ilgisini dürttü, pavyonların cirosu arttı, adisyonlar üçe beşe katlandı. Dizi yüzünden sırf merak için pavyonlara giden bir kitle oluştu.
Peki gerçekte pavyonlarda neler oluyor? Onu da bir dönem pavyonlarda çalışan "Popstar Mehtap" olarak tanıdığımız Mehtap Yılmaz anlattı. Mehtap, kuzeni Hülya Avşar'ın YouTube programı Bir Hülya Avşar Sohbeti'nde söyledikleri sayesinde insanları gerçekle buluşturdu.

"15'İMDE DÜŞTÜM"
"15 yaşında kandırılarak oraya düştüm. Başımda annem babam yoktu. Yaşım küçük olduğu için kaçak çalışıyordum, polis gelince kaçıp saklanıyordum. Pavyonda insanlar kibar değil, orası oldukça kaba insanların olduğu bir yer. Kavga gürültü hiç eksik olmaz. Ben sahnedeyken gözümün önünde yapılanlara dayanamıyordum Görüyordum olan olayları bir tek sevişmedikleri kalıyordu. Sevişmeye kadar gidiyorlardı. Daha fazla açık konuşamayacağım. Sen 'Masamdan şunu kaldırın' dediğin zaman 'Burası milli kütüphane mi? Çıkma o zaman' diyorlardı. Masaya oturmayınca paramı vermiyorlardı. Sabaha kadar 5-6 yerde çalışıyordum. Sabah 9-10'da uyuyordum. Bana kimse zorla hiç bir şey yaptıramadı, yapmadım.




ÜNİVERSİTELİ KIZLAR
Pavyon; dizilerde, filmlerde gösterildiği gibi değil. Mesela sabah 5'te yarı çıplak kızların bir şekilde ellerine zarfla para verildiğini gördüm. Kimine de zarf verilmediğini gördüm çoğu zaman. Üniversite öğrencilerinin dolaplarına kitaplarıyla gelip kilitleyip sabahları da makyajlarını silip simitçide kahvaltı yaparak üniversiteye derse gittiklerini gördüm. İki tane üniversite öğrencisi gördüm bu şekilde çalışan..."
İşte çıplak gerçek bu... Demem o ki, İnci Taneleri'nde anlatılan "Olgunlaşma Enstitüsü" tarzındaki pavyonun gerçek batakhanelerle uzaktan yakından ilgisi yok. Popstar Mehtap'ın anlattıkları işte bunun için çok önemli.
Belli ki; pavyon gerçeğini, o kirli çarkın içine düşmeden ifade etmeye senaristlerin kalemi yetmez. Ne demiş damdan düşen Nasreddin Hoca? "Bana doktor değil, damdan düşen birini getirin..."

İŞTE MARKA DEĞERİMİZ
Yıllardır ağzımızda gevelediğimiz bir laf var. "Türk Futbolunun marka değeri" diye paralanıyoruz. Alın size marka değeri... Şampiyonluğa oynayan Türkiye'nin en büyük kulüplerinden Fenerbahçe'nin Rize'de mücadele ettiği sahanın haline bakın. Pirinç tarlası gibi... Yahu dört bir yanı yeşil olan Rize'nin tek çorak yeri nasıl stadının zemini olur?



Diyelim ki çok yağmur yağdı da böyle oldu. Türkiye'nin en çok yağış alan iline stat yaparken ekstra direnaj sistemi kurmak kimsenin aklına gelmedi mi?
Hem Türk Futbolunun hem de memleketi Rize'nin imajını yerle bir eden bu görüntünün hesabını Reis soracaktır elbette..

Gaf'let kürsüsü
İstanbullular artık İstanbul Kart'a para yüklemek için de ayrı ücret ödeyecekler. Buyurun size bir İmamoğlu icraatı daha...

Zap'tiye
Türk dizileri 170 ülkede 750 milyon insana ulaşmış. Kanuni bile böyle bir fetihte bulunmamıştı. (!)

Ne demiş?
Kenan İmirzalıoğlu: "Hedefin ne?" Milyoner yarışmacısı Emre: "Büyük para kazanırsam inek alacağım."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA