Esra Erol'a konuk olan Eskişehirli nişanlı çiftin anlattıkları, izleyenleri hem güldürdü hem de düşündürdü.
Adam, evlilik hazırlığı yaptığı için işini geliştirmeye karar vermiş. Kırtasiye dükkanına öğretim yılı öncesi 800 bin liralık cetvel almış. Gelin görün ki, cetveller santimetre yerine inç ölçüsündeymiş. hepsi çöpe gitmiş tabii... Ardından kumaşlara baskı yapabilen bir baskı makinesi almış. Dükkana boxer külot getiren evli erkeklerin eşlerinin fotoğraflarını külotlara basmaya başlamış. (Böyle bir adet de varmış demek ki!) Ama yanlışlıkla bir savcının eşinin fotoğrafını yabancı bir erkeğin küloduna basınca içeri girmekten son anda kurtulmuş...
Boşuna dememişler, "Ters gitmeye görsün garibin işi, muhallebi yerken kırılır dişi" diye...
Aile'den aile faciasına mı?
Büyük umutlarla yayınlanmaya başlanan Aile dizisi Show TV'de erken final yaptı. Oysa başrollerinde Türkiye'nin en popüler oyuncuları Kıvanç Tatlıtuğ ve Serenay Sarıkaya vardı.
Uzun süredir savunduğum bir görüşüm var: Sadece oyuncu isimlerine güvenerek girişilen dizi projeleri batmaya mahkumdur. Bir dizinin ekrana tutunabilmesi için öncelikle iyi senaryo gerekir. Sonra doğru yapımcı, doğru kast, doğru gün ve saat gelir. Bu ayaklardan biri eksik kalırsa masa devrilir.
Aile'den geriye umarım bir "aile faciası" kalmaz. Çünkü bazı haber sitelerinde Kıvanç'ın Serenay ile yakınlaştığı sahnelerden eşi Başak Dizer'in son derece rahatsız olduğu yazıldı. İddialara göre Kıvanç bu sahnelerden birinin çıkartılması için yapımcıya ricada bulunmuş. Reddedilip yayınlanınca da isyan etmiş: "Bir daha sizinle çalışmam. Tebrikler, şimdi boşanabilirim..."
Umarım hepsi, haberi yazanların hayal gücünden ibarettir.
Bir Altay Altuğ haberi
Atv muhabiri Altay Altuğ bu köşenin övgü şampiyonlarından. Nasıl olmasın ki? Hep yüreklere dokunan, insanı eksen alan özel haberler yapıyor.
Sevgili Altay'ı bir kez daha bu köşede konuk etmeme vesile olan, yaptığı "değirmenci" haberiydi. Ayağına üşenmemiş, ta Manisa'nın Demirci ilçesine giderek, su değirmeni çalıştıran son kişilerden biri olan Mustafa Yetiş'i bulup konuşmuş. Altay'ın, kameraman Mehmet Şahin'le birlikte gerçekleştirdiği haber insanların gönül telini titretecek cinstendi. Üç nesildir su değirmeninde atadan kalma yöntemlerle un öğüten Mustafa Yetiş'in en büyük derdi, bu mesleği icra eden son kişi olmaktı. "Biz bırakınca bu meslek ölecek" derken gözlerinden sicim gibi yaşlar süzülüyordu.
Altay'ın kendine özgü soruları ise hüznü dağıtmaya yetti: "Bu değirmenin suyu nereden geliyor" "Bu saçları değirmende mi ağarttın?"
Yüreğine sağlık Altay'ım...
Anlamı kalmayan özlü sözler
Parayla saadet olmaz. (O eski Türk filmlerindeydi kuzum.)
İki gönül bir olunca samanlık seyran olur. (Artık çocuklar bile inanmıyor.)
Ayağını yorganına göre uzat. (Kredi kartları icat olduğunda hükümsüz kalmıştır.)
Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur. (Yakarsan otel olur.)
Büyük lokma ye, büyük söz söyleme (Öyle olsa fenomen diye bir şey olur muydu?)
Cambaz ipte, balık dipte gerek (Dip balıklarında ağır metal tespit edildi.)
Can boğazdan gelir. (Yok ya? Asıl can boğazdan gidiyor.)
Çam sakızı çoban armağanı (Gel de bunu evde tek taş bekleyen hatuna anlat.)
Devamı yarın...
Gaf kürsüsü
Değerli okurum Murat Aydın, Survivor Ekstra'daki muhabbeti not almış: Murat Özarı: (Özgür'ün konuşmasını överken) Çok güzel konuştu, bi'psiz. Diğerleri öyle mi? Bip'ten geçilmiyor, Sen hiç Özgür'ün bip'ini gördün mü?" Furkan Dede'den ses yok...
Zap'tiye
Milletçe pavyondaki Dilber kadar uzaydaki Alper ile ilgilensek, geleceğimiz daha aydınlık olacak.
Ne demiş?
Eskişehir'de bir genç "Eskişehirspor için ne vaat ediyorsunuz?" diye sorunca Cumhurbaşkanı Erdoğan takımın kötü gidişini hatırlattı: "E ben gelip oynayamam..."