Hepimiz aynı konuda kaygılıyız: Kültürel yozlaşma... Peki ne demek bu? Bir toplumda sevginin, saygının, anlayışın, tevazunun ve hoşgörünün yerini şiddetin, kabalığın, aldatmanın, dolandırıcılığın, tahammülsüzlüğün, gösteriş merakının alması. O toplumun köklerinden, inancından, tarihinden, örf ve adetlerinden uzaklaşıp her türlü ahlaksızlığa meyletmesi...
Bu kötüye gidişin pek çok sebebi var elbette ama bana göre en önemlisi, gençlerin sanal ortamda sözde fenomenlerin dümen suyuna kapılması. Ellerinden düşürmedikleri tablet ve cep telefonlarından anne babalarının değil, fenomenlerin sözünü dinliyor olmaları.
İçlerindeki birkaç sorumlu ve faydalı ismi tenzih ederek söylüyorum; sadece o rezil fenomenler değil, onları takip eden kitle de yarınlarımızın en büyük tehdidi... Neden mi?
Argo, küfür, nobranlık onlarda... Güzellik ve parayı her türlü kutsal değerin üstünde tutmak ve gençlere bunu empoze etmek onlarda. Emek vermek, ter akıtmak yerine, hukuki ve ahlaki olsun olmasın, en kısa yoldan zengin olmaya özendirmek onlarda. Fiziki güzelliği her olgunun önüne koymak, takipçilerini marka odaklı tüketime özendirmek onlarda... Özel hayatları ifşa etmek onlarda... Kutsallarla dalga geçmek onlarda... Şaka adı altında türlü rezillik sergileyip, milletin mizah anlayışının ayarlarıyla oynamak onlarda... Bir gün önce sarmaş dolaş olduklarına, menfaatleri çakıştığı gün ekrandan "Puuuu" diye tükürmek onlarda...
Yahu, canlı yayın açıp, çözdüğü her gömlek düğmesine karşılık takipçilerinden 200 lira istiyorlar, dahası var mı?
Peki bunları her dakika takip eden kitleden bu ülkeye bir hayır gelir mi?
Başlığı tekrarlıyorum: Bu ülkenin geleceğini tehdit eden en büyük tehlike sözde fenomenler ve onların gafil takipçileridir. Bu kerameti kendinden menkul "fenomenlerin" yerine, gerçek rol modeller koyamazsak vay halimize...
Kötülükler okyanusunda bir Ada
Altın Kelebek'teki ödül konuşmaları çok tartışıldı. Bunlardan üçü aklımda kaldı. Gazze'de çocuklar ölürken, sokak köpekleri için 15 dakika konuşan bir komedyen kızımız, ABD'den döneli yıllar olmasına rağmen elinde kelebekle "Ahhmm, ehmm, yeaa, okey.." diye kıvranan ünlü mü ünlü bir erkek oyuncu ve Yılın Çocuk Oyuncusu ödülünü alan Ada Erma'nın yaptığı enfes konuşma...
Diğerlerinin adını yazmaya gerek görmedim. Çünkü hayatımdaki yerleri, yaptıkları konuşma kadardı zaten. Ama 7 yaşındaki Ada'nın yanına uğurlu tik'imi atmakta bir an bile tereddüt etmedim.
Ada'mın avucuna çizdiği mavi-yeşil dünya resmi eşliğinde "Bu ödülü çocukların ölmediği bir dünyada almak isterdim ama..." diye başlayan konuşmasını bir arama motorundan bulup mutlaka izleyin. Eminim siz de benim gibi "Dünyayı keşke çocuklar yönetse" diyeceksiniz...
Bravo A Spor
Yıllardır yazıp duruyorum, "Ziraat Türkiye Kupası bana Süper Lig'den çok daha fazla keyif veriyor" diye. Bunun en büyük nedeni, yayıncı kuruluş A Spor'un büyük hizmet başarısı.
Kanal, çarşamba günü ülkenin farklı kentlerinden tam 5 maçı birbiri ardına kusursuz, eksiksiz bir şekilde canlı yayınladı. Dikkat edin, "canlı" diyorum, "naklen" değil. Zira canlı yayın, statta teşkilat kurarak, tüm yayın altyapısını bizzat sağlayarak yapılan yayındır. "Naklen" yayın ise bir kuruluşun yayın hizmetini telif ödeyerek ya da kiralayarak nakletmektir. Bu nedenle bir gün içinde 5 ayrı maçı, karşılaşmaların öncesiyle, sonrasıyla, kesişen maçları aynı ekranın içinde pencere açarak yayınlamak her babayiğidin harcı değil.
Bir sporsever olarak bana bu keyfi yaşatan A Spor'u yöneticisinden muhabirine, spikerinden kameramanına kadar tek tek kutluyorum.
Gaf'let kürsüsü
Ece-Resul Bacaksız çifti bir düğün fotoğrafçısıyla anlaştı ama düğün fotoğrafları bir türlü gelmedi. Fotoğrafçının kendilerini dolandırdığını anlayınca dava açmak için avukata başvurdular. Bu kez de hiçbir dava açılmadığını fark ettiler. İddiaya göre avukat da dolandırıcıymış.
Zap'tiye
65 yaş üstündekiler sağlık raporu olmadan evini bile satamazken, 86 yaşında belediye başkanlığına aday olunabiliyor. Tuhaf memleketiz vesselam...
Ne demiş?
Bombardımanda yaralanarak gözünü hastanede açan 7 yaşındaki Gazzeli kız çocuğu doktorlara sordu: "Bu bir kâbus mu yoksa gerçek mi?" (Bir kâbustan diğerine uyanmak hiçbir çocuğun kaderi olmamalı...)