Daha birkaç gün önce yazmıştım. "Bize bunu yapabilirler mi?" diye... Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier, Katar'da uçağının kapısında yarım saat bekletilmişti. "Herhangi bir ülke bize bunu yapmaya kalksa, daha 15 dakika dolmadan uçağın kaptanına kalkış talimatı verilirdi" demiştim.
Stenmeier'den birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uçağı Katar'a indi. Uçak inmeden çok önce Katar'ın üst düzey yöneticileri ve merasim kıtası Doha Havalimanı'ndaki kırmızı halının üzerinde Erdoğan'ı beklemeye başlamışlardı.
Hatırlar mısınız bilmem. Yıllar önce bu ülkenin cumhurbaşkanları, başbakanları, protokol odalarında dakikalarca bekletilirdi. Batılı liderler bizimkilerin önünde bacak bacak üstüne atıp, küstahça koltuklarına yayılırlardı. Biz bu ülkede Kaddafi'nin çadırında sorguya çekilirken buram buram terleyenleri bile gördük. Ta ki "One minute"a kadar...
Şimdi uluslararası toplantılarda herkes Türkiye Cumhurbaşkanı'nın, Dışişleri Bakanı'nın ağzının içine bakıyor. Savaşların önlenmesi, İsrail ve ABD'ye haddinin bildirilmesi, mazlumların korunması, tahıl koridorunun açık tutulması için tüm dünya bizden medet umuyor. Türkiye'nin temsilcileri artık aile fotoğraflarının kıyısında, köşesinde değil, tam ortasında poz veriyor.
Nereden nereye? Türkiye Yüzyılı'nın bundan daha net bir habercisi olabilir mi?
Kıvanç ile Beren'den +18
Aşk-ı Memnu'dan yıllar sonra Kıvanç Tatlıtuğ ile Beren Saati aynı projede izlemek ilginç olacağından Netflix'in karşısına geçip İstanbul İçin Son Çağrı filmini izlemeye koyuldum.
Senaryo sürprizliydi. Çağımızın evliliklerini inceleyen psikolojik bir laboratuvar çalışması olmasına rağmen bu işi didaktik olmadan, kamu sporuna dönüştürmeden izleyiciye geçirmeyi başarıyordu. Kıvanç ile Beren'in Aşk-ı Memnu'dan bu yana demlenen oyunculuklarını izlemek de keyifliydi. Ancak dijital platformların getirdiği "özgürlük" (!) suiistimale yaklaşan bir kontrolsüzlüğe de yol açıyor. Sanki dijital platformlar, senarist ve yönetmenlere sadece aşırı cinsellik ve küfrün kapısını açmışa benziyor. Zincirlerinden boşanmışçasına şehvete kapılarak, ana akım televizyon kanallarında yapamayıp biriktirdikleri ne varsa kusuyorlarmış gibime geliyor.
Bu film de izlenmek için cinselliğin üzerinde tepinmeyi seçmiş. +18 uyarısıyla yayınlanmasına rağmen bazı sahneleri yüzümü kızarttı. Hele bir barda Selin'in (Beren Saat) orgazm taklidi yarışmasına katılıp, birinci seçildiği o sahne çok mu gerekliydi acaba?
Tekel bayilerinde neler oluyor?
Herhangi bir arama motoruna "Tekel bayiinde olay" yazınca karşınıza çıkacak kriminal listeye şaşıracaksınız.
Gün geçmiyor ki bir Tekel bayiinin ev sahipliği yaptığı yaralama ya da cinayet olayı gerçekleşmesin. Son bir hafta içinde İstanbul'da Tekel bayilerinin adı geçen üç silahlı olay yaşandı. Vakaların büyük bölümü alacak-verecek, mafya usulü çökme ya da benzer karanlık olaylardan kaynaklanıyordu.
İşini hakkıyla yapanları tenzih ediyorum ama tıpkı güzellik salonları gibi Tekel bayileri de mafyanın oyun alanı haline dönmüş. Çünkü her zaman söylediğim gibi paranın bol olduğu yerde mafya da vardır. Belli ki eşeledikçe altından örümcek ağları çıkacak...
Gaf kürsüsü
ABD Başkanı Biden, 24 paravan şirket kurup, Çin'den 24 milyon dolar almış. Bizim Dilan'dan etkilenmiş olmasın?
Zap'tiye
Tüm futbolcuları ters köşeye yatırıp yılın golünü atan Seçil Erzan bu yıl FIFA'dan Altın Ayakkabı ödülünü alır mı acaba?
Ne demiş?
"Ulu sözü dinlemeyen uluyakalır." (Atv dizisi Ben Bu Cihana Sığmazam'da Cezayir'in sözü)