Geçen hafta 6 tarafı denizle çevrili iki yarımadadan oluşan memleketimizin nasıl dünyanın en fazla balık ihraç eden ülkesi haline geldiğini çarpıcı örnekler ve rakamlarla burada gözler önüne sermiştik. Yazı muazzam bir ilgi gördü. Bu hafta da konuyu devam ettiriyorum. Okurumuz Aziz Yıldız'ın bizzat yaşadıklarının ışığında...
"Merhaba Yüksel bey, Karadeniz bölgesinde yaşayan biriyim. Amatör olarak kıyıdan olta balıkçılığı yapmayı çok severim. Karadeniz'de balık çeşidi azdır. Olanı da tükettik. Bundan 15- 20 sene öncesine kadar Sinop bölgesinde kayda değer levrek popülasyonu vardı. Levrek kıyı balığıdır, kıyıya paralel yaşar, avlanır. Daha sonra küçük balıkçı kayıkları kıyıya ağ sermeye başladılar. Neredeyse kumsala sıfır, kıyıya dik olarak ve 100 metre aralıklarla serdikleri bu ağlar, levreğe yaşama hakkı bırakmadı. Sahil Güvenlik Komutanlığı'na ihbar ettiğimizde ağın ipi misina ise yasak olduğu, değilse serbest olduğunu söylediler. Haklı olabilirler, yasa böyledir bilmiyorum ama inanılır gibi değil. Bu ülkede bu konuda sorumlu olan yetkililer bunu nasıl düşünemez?
Ben cahil halimle görüyordum ki, bu ağlar denizde levrek bırakmaz. Kıyıya sıfır ve 100 metre aralıklarla ağ serilir mi? Bu hayvanlar nasıl neslini sürdürecek? Şimdi ara ki levrek bulasın! Tabii yasadaki boşluğu acımasızca değerlendiren, kendi ayağına kurşun sıkan balıkçılarımız da cezasını çekiyor, denizde sinek avlıyor! Selamlar, saygılar."
Orada indirim burada bindirim
Büyük bir tüketim çılgınlığına dönüşen kasım ayı indirim günleri için değerli okurum Ali Uygur'un söyleyecekleri var:
"Yüksel beyciğim, ABD, İngiltere ve Kanada'da 24 Kasım-25 Kasım günleri uygulanan Black Friday var. Son yıllarda bizde de Efsane Cuma, Şahane Cuma, Muhteşem Cuma adlarıyla büyük indirimler gerçekleştiriliyor. Yalnız uygulama açısından aralarında ciddi farklar var:
Onlarda 24-25 Kasım'da uygulanıyor, bizde bütün bir kasım ayı boyunca..
Onlarda elindeki mamulleri en ucuz şekliyle satıp paraya çevirmek, bizde ise elde kalan, satılmayan ya da az satılan mamulleri millete kakalamak var.
Onlar müşterinin tercih ettiği bütün mamullerde büyük indirimler yaparken, bizde ise müşterinin tercih ettiklerine değil, kendi istedikleri mamullere indirim uyguluyorlar.
Onlarda satılmayan ya da az satılan bütün mamullere yüzde 70'e varan indirimler var, bizde ise en çok yüzde 20 indirim...
Onlarda gerçek fiyatlar üzerinden indirim, bizde ise önce bindirim daha sonra indirim...
Kısaca bizde kasım ayı indirimleri milletin reklamlarla gözünü boyayıp ihtiyacı olmayan ürünleri almaya teşvik etmek, bu yolla müşteriyi kazıklamak şeklinde görülüyor..."
Dublaj yönetmeni uyuyor mu?
Sevgili dostum ve meslektaşım Tansu Sarı bu kez bir seslendirme hatasını yakalamış:
"Star TV'de perşembe akşamları yayınlanan Sakla Beni dizisinde Naz (Asude Kalebek) ile jet evlilik kararı alan Mete (Uraz Kaygılaroğlu), Fahrünisa'nın (Sera Tokdemir) 'Gelinlik ne olacak mesela?' sorusuna 'Naz'ı hiç tanımamışsınız... Naz'ın sotede bir hazırlığı vardır' diyor. Oysa sote kelimesi etin küçük küçük doğranıp kavrulması anlamına gelir. Gizlemek anlamında kullanılan kelime ise 'sota'dır. İşin daha vahim tarafı milyonların izlediği bu dizinin dublaj yönetmeni yok mudur da Uraz Kaygılaroğlu'na bu yanlış söyleyişini düzelttirmemiştir?"
Gaf kürsüsü
Okurumuz Ali Şahin'in tespiti: Televizyonda bir muhabir, Kız Kulesi yakınlarında hava durumu hakkında haber yapıyor. "Kuvvetli lodos var" diyor. Oysa o anda Kız Kulesi üzerindeki bayrak rüzgârın muhabirin söylediğinin aksi yönde estiğini gösteriyor.
Zap'tiye
Bu haftaki Zap'tiye de okurumuz Ali Aktulga'dan: CHP öyle bir yüzde 25'e bağlamış ki kendisini; CHP'li belediyenin sorumluluğundaki Mecidiyeköy metro alt geçidinde 4 adet uzun yürüyen banttan 3 tanesi kaç gündür çalışmıyor ve hiçbir çalışma da yok.
Ne demiş?
"Yalnız taştan, duvar olmaz. Bırak yanında biz de olalım." (BBCS'de Cancal Ağa'nın sözü)