Oluyormuş... İncir en sevdiğim meyvedir. O yüzden ağustos- eylül aylarını iple çekerim. Gelin görün ki bu yıl bırakın marketleri, pazarlarda bile incir yoktu. Olanın da ya fiyatı uçmuş ya da incir demeye bin şahit isterdi.
Resmen hamile gibi aşermeye başladım. Rüyalarımda yediğim incirin balları parmaklarımdan akıyordu. Sonunda mecburen semt manavının yolunu tuttum. İncirin üzerindeki etiketi görünce kendime çimdik attım, yine rüyada mıyım diye... 160 lira yazıyordu. Hem de tam mevsiminde... "Bu ne pahalı incir böyle?" diye soracak oldum, manav kardeş dedi ki: "Abi mevsimi bitiyor, o yüzden..." Merak edip yeniden sordum: "Peki mevsiminde ne kadardı?" Manav kayıtsız: "Aynıydı abi, hiç değişmedi ki?"
Nasıl yani? Dalga mı geçiyorsunuz? Sırf elimde kanıt olsun diye tezgahtan güçlükle seçebildiğim (Çünkü çoğu çürümeye yüz tutmuştu) 10 tane küçücük incire tam 110 lira ödedim. (Tanesi 11 liraya geldi)
Bunun adı resmen soygundur, fırsatçılıktır. (Manavın ismi, adresi ve kestiği fiş bende) Tüketici dernekleri bir yana, buradan Maliye'ye, Belediye'ye, cumhuriyet savcılarına da suç duyurusunda bulunuyorum. Lütfen vatandaşı enayi yerine koyan, vampir gibi dişlerini milletin boynuna geçiren, esnaf görünümlü bu "kan emicilere" dur deyin.
Bana ilkokulda Türkiye'nin incir, üzüm, fındık yetiştiren bir ülke olduğu anlatılmıştı. Yerli Malı Haftası'nda sınıfa bunları getirirdik.
Neymiş? Üretilen meyve ve kuruyemişin çoğu ihraç edildiği için iç pazarda ürün pahalıymış.
Birkaç kabzımal irisi dolar kazanacak diye ben rüyamda incir sayıklayacağım, öyle mi?
Bu da tavuk katliamı
Yukarıdaki rezalet yetmediyse, buyurun size bir başkası: Gazeteci meslektaşım Fuat Uğur'un yazısını hayret ve ibretle okudum.
Fuat Uğur, Rekabet Kurulu'nun geçtiğimiz yıl Yumurta Üreticileri Merkez Birliği ile üye birlikler hakkında açtığı soruşturmayı köşesine taşıdı. Yumurta üreticileri arasındaki yazışmalarda ortak fiyat belirlendiği ortaya çıktığını belirten Fuat Uğur, o yazışmalardaki dehşet öneriyi de ifşa etti. Gerisini o yazıdan aktarayım:
"Bu şirket ya da birliklerden birinin temsilcisi WhatsApp mesajında tuhaf bir öneri dillendiriyor ve bu da grupta 'sakin sakin' tartışılıyordu. Ekonomik faydaları, olası handikapları açısından filan. Öneri şuydu: "Yumurta fiyatları çok düşük, maliyetler giderek daha fazla yük oluyor bize. Tavuklar çok fazla yumurtluyorlar. Yumurta fiyatları düşüyor. BU YÜZDEN HER FİRMA ÜRETİMDEKİ TAVUKLARIN YÜZDE 25'İNİ KESSİN." Bırakın vatandaşın cebini, bu asalaklar ellerini vatandaşın boğazına sokmuş.
Bu iş öyle ekonomik tedbirlerle filan halledilmez. Alıp 10-15 yıl içeri tıkacaksın ki, milletin boğazından ekmeğini çalmak neymiş, görsünler...
'İsrailli yerleşimci' mi dediniz?
Cumartesi günü haber bültenlerine çok ilginç bir görüntü yansıdı. Batı Şeria'da iki İsrailli yerleşimci, sivil Filistinlilerin üzerine ateş açıp birini yaraladı. Görüntüdeki yerleşimcilerin (!) üzerlerinde askeri kamuflaj, yüzlerinde kar maskesi, ellerinde otomatik tüfekler vardı.
Yani Hamas ya da Hizbullah savaşçılarından görünürde hiçbir farkları yoktu. Zaten bu "yerleşimci" ibaresi koca bir yalandan ibaret. İsrail, Filistin topraklarına çöküp, oraya "yerleşimci" adlı altında özel eğitilmiş militanlarını koyuyor. Kimse masumiyet çağrıştıran bu kelimeye aldanmasın.
Gaf'let kürsüsü
İsrail'i kınayan organizasyonlarda sürekli "Memleketim" ve "Hayat Bayram Olsa" şarkıları söyleniyor. Gelin görün ki her iki bestenin de kökeni, Yahudi halk şarkılarıdır.
Zap'tiye
Gazze'de insanlık ölüyor ama Birleşmiş Milletler, Avrupa Parlamentosu, UNESCO gibi "tabela kuruluşların" kılı kıpırdamıyor.
Ne demiş?
Hamas'ın esir aldığı İsraillilerin aileleri, Tel Aviv'deki protesto gösterisinde ellerine şu pankartı almışlardı: "Netanyahu senin ellerine kan bulaştı. Artık sana güvenmiyoruz. Esirlerimizi geri getir."