Eğer Guinness Rekorlar Kitabı'nda "En Hızlı Kayıp Bulma" diye bir kategori olsaydı, Müge Anlı bu sayfada rakipsiz yer alırdı. Düşünün, bir genç -dile kolaytam 21 yıldır, yani doğduğu günden itibaren annesinin izini kaybetmiş. Müge ve ekibi onu birkaç dakika içinde annesine kavuşturuyor. Ben buna süpersonik değil, hipersonik hız derim.
Cem Koç babasıyla öz annesinin, babası resmi nikahlıyken bir ilişki yaşadıklarını, daha sonra annesinin Cem'e hamile kalıp dünyaya getirdiğini, babasının ise Cem'in doğumundan sonra vefat ettiğini anlatarak kendisine üvey annesinin baktığını söyledi. Cem, öz annesini tanımak istediğini belirterek elindeki tek kare fotoğrafla annesinin bulunması için yardım istedi.
Programda herkesi şaşırtan hızlı bir gelişme oldu ve Müge Anlı, Cem'in annesini dakikalar içinde buldu. Anne Nazan Reyis telefonda "Bana Cem'in öldüğünü ve kalbinde bir rahatsızlık olduğunu, bu yüzden kaybettiğimizi söylediler. En yakın zamanda geleceğim" dedi.
Ertesi gün öz anne yayına katıldı ama başka gerçekler ortaya çıkt. Nazan Reyis'in daha önce de başka erkeklerden altı kez hamile kaldığı ve tüm çocuklara baba tarafının baktığı iddia edildi. Üvey anne ise Cem'in kocasından olmayabileceğini belirterek DNA testi talep etti.
CHP'nin en büyük kötülüğü
Yazılarını her gün büyük bir ilgi ve takdirle okuduğum mesai arkadaşım Haşmet Babaoğlu günlerdir yazıp duruyor: "Esas problem muhalefetin sosyolojik tabanıdır. Kendini muhalif diye sunan ama aslında 'Türkiye'ye muhalif' bu cephe maalesef geniş bir kesimin de ülkesine iyice yabancılaşmasına yol açtı. Kritik nokta orası..."
O kadar haklı ki... CHP'nin siyasi vizyonsuzluğunu, iktidarsızlığını, icraatsizliğini, beceriksizliğini geçtim, kendi taraftarına aşıladığı milletine, tarihine güvensizlik, aşağılık kompleksi ve karamsarlık, onları "vatanseverlikten" öyle bir uzaklaştırdı ki... Muhalefet etmeyi kendi ülkelerinin milli çıkarlarına bile üstün gören sakil bir "istemezük" refleksi geliştirdiler.
TCG Anadolu diyorsun, "İki bombalık işi var" diyorlar. Kızılelma diyorsun, dudak büküyorlar. TOGG'dan söz açıyorsun, Gemlik'teki kocaman tesisi yok sayıp, "İtalya'da üretiliyor" yalanının ardına sığınıyorlar. Teröriste terörist diyemeyen, Meclis'e gazi demeye dilleri varmayan, Atatürk'e saldırana gık diyemeyen, teröristler Ankara'da bir şey yapamadan kendilerini patlattığında üzülen bir gaflet ve dalalet ordusu...
Allah bu ülkeyi öncelikle muhalefetin kötüsünden esirgesin.
Okul servisleri saatli bomba
Geçenlerde benim 1971 model Yadigar'ın düzenli fren bakımlarını yaptırmak için tamirciye gittim. Benden önce gelmiş olan bir okul servisi minibüsünün tamir edilmesini beklerken gördüklerime, duyduklarıma inanamadım. Usta, servis şoförüne "Bu halde bu arabayı nasıl kullandın? Bunda fren tesisatı diye bir şey kalmamış. Neyi tutsak elimizde kaldı. Hiç mi anlamadın fren yaparken? Ses artmasa gelmeyecektin demek ki" diye isyan ediyordu. Servis şoförü ise minicik canları taşıdığını unutup, "Hadi ya? Allah'a emanet gidiyormuşuz yani" diyerek pişkince sırıttı. Üstelik servis, mahallemdeki okula öğrenci taşıyordu. Yani facia iki sokak ötemde dolaşıp duruyormuş meğer.
Lafı nereye getireceğimi anlamışsınızdır. Bazı sorumsuz okul servislerine emanet ettiğimiz çocuklarımız tesadüfen hayattalar. Eminim bugün etkin bir denetim yapılsa çoğu, seferden men edilir.
Zam yapmaya gelince pek hevesliler ama araçlarına bakım yapma konusunda tıknefesliler...
Gaf'let kürsüsü
Türkiye'de faaliyet gösteren bir uluslararası internet satış şirketinin pazarladığı tuvalet örtü seti infial yarattı.
Zap'tiye
40 yıllık "Hoş bulduk", gençlerin dilinde "Hoş buldum" oluverdi. Bencilleştiğimizin mi yoksa yalnızlaştığımızın mı göstergesi bilemedim.
Ne demiş?
Magazin muhabirleri Yıldız Tilbe'ye "Kalbinizde biri var mı?" diye sorunca ilginç bir cevap aldılar: "Çok şükür bomboş..."