Şahane analizi sosyal medyadaki yeni tiryakiliğim Bilgi Seli'nde okudum. Sanki tam da yeni dünya düzenini betimliyor:
"Gidin bir çölden 100 tane kırmızı ateş karıncası yakalayın. Daha sonra bir başka topraktan 100 tane bildiğimiz siyah karıncayı alın ve bunların hepsini bir kavanozun içine koyun. İlk başta hiçbir şey olmayacaktır. Daha sonra kavanozu elinize alın, oldukça şiddetli bir şekilde sallayın ve tekrar yerine koyun.
Kavanozun içinde bir anda karıncaların birbirlerini öldürmek için savaştığı bir kaos ortamı göreceksiniz.
Kırmızı karınca bunu yapan düşmanın siyah karıncalar olduğunu düşünürken, siyah karıncalar bu kaosun nedeni olarak kırmızı karıncaları görmektedir. Oysa çok iyi bildiğiniz üzere kaosun asıl nedeni sizin ellerinizdir. O nedenle günümüzde gerek sosyal medya aracılığıyla gerekse de başka ortamlarda normalde hiç tanımadığınız insanlarla tartışacak ya da kavga edecek bir duruma geldiğinizde kendinize hep şu soruyu sorun lütfen:
Kavanozu sallayan kim?"
Bir Esra Erol vakası daha
Malum, Esra Erol'un Atv'deki programında ikiz bebeklerin farklı babalardan doğması olayı gündemin zirvesine oturmuştu.
Aslında ben bu mucizeyi 15 gün önce yaşadım. Fırtınada bahçeye sığınan anne ve dört yavrusunu himayeme almıştım. İlk iş olarak da veterinere götürüp tedavilerini ve aşılarını yaptırdım. Yavrulardan üçü anneleri gibi simsiyah, bir tanesi ise tekir görünümlüydü. Veteriner hanım görünce "Çok ilginç" dedi ve bombayı patlattı:
"Bunun babası farklı olmalı. Bu, kedilerde bazen rastlanan bir durumdur. Anne kısa süre içinde farklı erkeklerle birlikte olur ve farklı yumurtaları onlar tarafından döllenebilir..."
Gözlerim hayretten fal taşı gibi açılmıştı. İki hafta sonra da Esra Erol'da bu olay yaşandı.
Haydi onlar sokak kedisi... Ahlaktan filan haberleri yok. Peki ya insanları ne yapacağız?
Bravo Hakan Ural!
Neden mi bravo? Yayın grupları arasında giderek çirkinleşen acımasız rekabete ve dayatılan orman kanunlarına adeta tek başına direndiği için...
Geçen hafta Esra Erol'un programındaki ikiz bebeklerin farklı babalardan dünyaya gelmesi mucizesi neredeyse tüm televizyon ve gazetelerde yer aldı. Ama büyük çoğunluğu bu olayı haberleştirirken ne Atv'nin ne de Esra Erol'un adını andı. Hakan Ural ve Nur Tuğba Namlı'nın yer aldığı Kanal D'nin sabah programı Neler Oluyor Hayatta programında ise ne isimler ne de kanal adı sansürlendi. Hatta alışılageldiği şekilde Atv'nin logosu bile buzlanmadı.
Hakan Ural bu konudaki özen ve hassasiyetini uzun süredir devam ettiriyor. Öyle olunca da övgüyü hak ediyor.
Aslında "normal" sayılması gereken bu davranışa övgü düzmenin anlamsızlığının farkındayım. Ama çölde öyle susuz kalmışım ki, bir bardak su bulduğumda kafaya dikiyorum işte...
Oyuncu odaklı dizilerin sonu
Aile dizisinin iki başrol oyuncusunun ismi açıklandığında herkesin ağzı bir karış açık kalmıştı. Piyasanın en popüler, en fiyakalı, en çok konuşulan iki ismi Kıvanç Tatlıtuğ ve Serenay Sarıkaya'nın bu diziyi uçuracağına neredeyse herkes emindi.
Geçen yılın reytingleri "Eh işte" aralığında kaldı. Yeni sezonun ilk bölümü ise reyting adına hüsran doluydu. Show TV ekranlarındaki Aile, 2,48 reytingle Total'de 16'ıncı, AB grubunda ise 5'inci olabildi. Buradan çıkartılacak sonuç belli. Uzun süredir bu köşede yazdığım gibi, artık dizilerin başrolünde oyuncular değil, senaryolar var. Kadronuz ne kadar parlak olursa olsun, senaryonuz solgunsa sadece mum ışığı veriyorsunuz.
Oyunculara milyonlar akıtılıp, "Gerisi Allah Kerim" denilerek senaristlere, sanat yönetmenlerine, yardımcı oyunculara üç para verilen, günü kurtarmaya yönelik sistemin sonu geldi, geliyor...
Gaf kürsüsü
Bursa'da tabancasından çıkan yorgun mermi ile bir kadını öldüren zanlı, mahkemedeki savunmasında "Ben yere değil, havaya ateş ettim" deyince hakim çileden çıktı: "Senin havaya sıktığın mermi uzaya gitmiyor. Yerçekiminden haberin var mı?"
Zap'tiye
6 Ekim Cuma sabahı bir umutla uyandım. Ama baktım ki İstanbul kurtulmamış. Şehremini Ekrem hâlâ Saraçhane'de oturuyor...