Atv'nin sevilen dizisi Ateş Kuşları sezona son derece dramatik ve sürprizli bir başlangıç yaptı.
Flash back (Zamanda geriye dönüş) sahnesinde bizim kimsesiz sokak çocukları, Gülayşe'nin doğum gününü kutlamak için toplanmışlardı. Pasta olarak ortada bir somun ekmek ve üzerinde yanan masa mumu vardı...
Kuru ekmekten pasta... Üzerindeki çizgi film karakterinin resmini beğenmediği için anne babasına saatlerce kapris yapan şımarık doğum günü bebeleri geldi aklıma...
Çocukların mum üflerken tek bir dilekleri vardı. Aniden ortadan kaybolan arkadaşları Kara'yı bulmak. Kara ise o sırada böbreğini zorla alan organ mafyasının evinin önünde ayağı zincirle ağaca bağlanmış halde soğuğa direnmeye çalışıyordu. Kibritçi Kız masalındaki gibi tek ısınma kaynağı elindeki bir kutu kibritti. Hele ağzındaki o Müslüm şarkısı Mesele... Ne güzel de anlatıyordu asıl meselenin ne olduğunu...
Abartı mı? Hayır. Çocuk zaafı üzerinden reyting avcılığı mı? Asla. Çünkü gerçeğin belgesi her gün gazetelerin üçüncü sayfasında, haber bültenlerinde, kırmızı ışıkta mendil satan çocuğun feri sönmüş gözlerinde...
Ateş Kuşları bir dizi olmaktan çıkıp, önemli bir sosyal meselenin bayraktarlığını yapmaya başlayalı çok oluyor. Bütün dernekler bir araya gelip milyonlar harcasa böyle bir farkındalık oluşturamazdı.
12 Eylül unutulur mu?
Kanal D'de yeni bir dizi başladı. Dilek Taşı... 12 Eylül darbesinin çaldığı hayatları anlatıyor.
Benim gibi o günleri yaşayanlar bilir. Kolay değildi gerçekten. Sudan çıkmış balık gibiydik hepimiz. Yarını belirsiz hayaletlere dönmüştük... Mahalleden bazı abileri götürmüşlerdi. Bir daha göremedik onları. Eylül günü bazı evlerin bacasından duman tütüyordu. Meğer "zararlı" (!) kitapları yakıyormuş o abiler. Yakalamasınlar diye...
Kitaplarla birlikte yandı hayatlar... Dumanlarını bile gören olmadı. Ve... Bir daha hiçbir Eylül eskisi gibi olmadı...
Dilek Taşı o Eylül sabahında birbirinden kopartılan bir baba ile kızın hikayesi. O yavrunun bir de "yedek parça" olarak evin hasta oğlu için kullanılması da katılınca, hikaye iyice buğulandırdı gözleri. Bir hafta içinde iki farklı dizide (Bkz: Ateş Kuşları) masum yavruların organ mafyası kurbanı olması ağır geldi bana. İşim televizyon yazarlığı olmasa sonunu getiremez, kendimi bir belgesel kanalına atardım. Hele ki bir kız babası olarak empati yapmaya çalışınca... Aman aman... Allah kimseyi evladından, anasından, babasından ırak eylemesin.
Son bir not: Salih Bademci gerçekten büyük oyuncu...
100. Yıl skandalı
Yani beceriksizlik olur da artık bu kadarı da olmaz. Yıllardır bizim Gaf Kürsüsü'nü bir an bile boş bırakmayan, gaflet ve dalalet jeneratörü Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP kurmayları, partilerinin 100. yıl kutlamalarını bile yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Kutlama için yayınlanan 100. yıl videosundaki bir kare büyük tepki topladı. Zira orada zafer kazanmış Türk mücahitleri gibi gösterilen silahlı grup, Kıbrıs Türkleri'ni katleden, 60'lı yılların başından 1974 harekatına kadar ENOSİS'i yani Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlama hayalini gerçekleştirmek için soydaşlarımızın kanını akıtan EOKA örgütünün üyelerinden başkası değildi.
Bütün tepkilere rağmen klibin hâlâ yayınlanmaya devam etmesi ise "gafın karesi" olarak yorumlandı.
Gaf'let kürsüsü
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu CHP'nin milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne iftiralarla saldırdı. Bu ayıp, CHP'ye 100 yıl daha yeter!
Zap'tiye
Sizce de Kim Milyoner Olmak İster?'de 1 milyon liralık ödülü kazanan Rabia Birsen Güvercin, oyuncu Ezgi Mola'nın karbon kopyası değil mi?
Ne demiş?
Hayranları, estetik operasyonlarının ardından Dilan Çiçek Deniz'e ateş püskürdü: "Bunu yapan doktora net dava açardım." "Yüzün köşeli duruyor..."