Tarkan'ın muhalif tutumunun sebebi anlaşıldı. Meğer mesele tamamen "duygusal"mış! Megastar'ımızın 15 Temmuz'da, Güneydoğu'da şehitler verildiğinde ve Disney Plus, Atatürk dizisini geri çektiğinde dut yemiş bülbüle dönmesinin altında "kaşeler" yatıyormuş.
Tarkan'ın seçim öncesi İzmir'de verdiği konser için "Yüce gönüllü Tarkan bizden para istemedi" diyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer daha sonra "3,5 milyon lira verdik" filan diye kem küm etmişti. Günaydın'ın dünkü haberiyle ortaya çıktı ki, Tarkan'a tam 23,5 milyon lira ödenmiş. Özenle gizlenmeye çalışılan bu ödeme, belge ve kayıtlarla gün yüzüne çıktı.
Şimdi merak ettiğim, "Yüce gönüllü" (!) Tarkan'ın, Kadın Voleybol Milli Takımı'na bestelediği marş ve klipte oynamak için nasıl bir "fedakarlıkta" bulunduğu... Acaba Milli Takım'ın sponsorlarından Trendyol, Tarkan'a bunun için bir ödeme yaptı mı?
İşte bizim farkımız
Yunanistan'ın devlet televizyonu ERT'nin spikeri Aleksandra Douvara'nın ülkesindeki yangın felaketini aktarırken yaptığı ırkçı yorumu duydunuz mu? Eğer duymadıysanız, bir de buradan okuyun: "Kömürleşmiş 18 göçmen dışında iyi ki hiçbir insanımızı kaybetmedik..."
Peki buna şaşırdınız mı? Açıkçası ben hiç şaşırmadım. Küçükkuyu Sahil Güvenlik iskelesinde, Yunan hücumbotlarının teknelerini batırması yüzünden denizden toplanan o insanların gözlerindeki korku ve umutsuzluğu iki metre yakından gören biri olarak şaşırmadım. Tabii ki kardeş Yunan halkının genelini bu tutum ve anlayıştan ayrı tutuyorum. Ama Yunanistan hükümetinin ve resmi devlet televizyonunun ırkçı yaklaşımı net olarak budur.
Peki Ege'nin öte yakasında, yani bizde ne oldu? Çanakkale'deki yangında alevlerin arasına dalıp, yanmak pahasına ağıldaki koyun sürüsünü kurtaran İl Jandarma Komutan Yardımcısı Albay Kamil Türkdönmez, Türk askerinin nasıl büyük bir vicdan ve merhamet sahibi olduğunu tüm dünyaya bir kez daha gösterdi. O Mehmetçik ki, Ege'de, Meriç'te Yunan askerinin şişme botlarını zıpkınladığı, üzerlerine ateş açtığı zavallı göçmenleri ölümün eşiğinden kurtarandı.
İşte farkımız...
Kupa sersemi oldum
Eskiden TRT'nin tek kanal olduğu dönemde ayda yılda bir Avrupa Kupası maçı izlerdik. Heyecanı üç gün önceden başlardı. Çekirdekler, gazozlar stoklanır, salondaki en iyi koltuk için savaş verilirdi.
Şimdi ise televizyonda neredeyse her saat bir canlı futbol maçı var. Bizim liglerle birlikte neredeyse tüm Avrupa ligleri elimizin altında. Trendyol Süper Lig, Trendyol 1. Lig, Ziraat Türkiye Kupası, Dünya Kupası, Avrupa Şampiyonası, Afrika Milletler Kupası, Şampiyonlar Ligi, Avrupa Kupası, Dünya Kulüpler Şampiyonası, Libertadores Kupası ve Konfederasyon Kupası'nın yanı sıra, uykuyla arası olmayan futbolseverler için sabaha karşı Brezilya ve Avustralya lig maçları canlı yayınla ekranda. Acun bile milyonlar döküp, Exxen ve TV 8,5'da yayınlamak için yıldızlarla bezeli Suudi Arabistan Pro Ligi'nin maçlarını satın aldı.
Sadece spor kanalları mı? Pek çok dijital mecra da internet üzerinden maç yayınlamaya başladı.
Durum böyleyken perşembe gecesi "tepe sersemi" misali "kupa sersemi" oldum. TV 8,5'da Genk - A. Demirspor, bilgisayarımda S Sport Plus'tan Fenerbahçe - Twentee, cep telefonumda yine S Sport Plus'tan D.Kiev - Beşiktaş maçını aynı anda izlerken adeta parçalandım.
Galiba ekranda futbolun çokluğu, yokluğundan daha beter.
Gaf kürsüsü
"İpleri bu kadar vermeyin lan. Ayıp, yazık lan erkeklere. Ben verdim eski karıma tüm ipleri, ne oldu? Ağzıma s..tı. Ne oldu, iki tane göğsü var diye." (Serdar Ortaç'ın tepki alan sözleri)
Zap'tiye
Tarkan, ünlü şarkısı "Cuppa"nın sözlerini "Cukka" diye değiştirir mi acaba?
Ne demiş?
Bu tabela pek olmamış galiba!