Sosyolog değilim. Sosyoloji bilgim de üniversitedeki Prof. Amiran Kurtkan'ın Sosyolojiye Giriş dersi ve okuduğum kitaplarla sınırlı. Ama 43 yıldır bilfiil gazetecilik yaptığım ve sürekli halkın arasında bulunduğum için bu konularda iki çift laf edecek kadar bilgi ve tecrübem olduğuna inanıyorum.
Efendim, mutlaka sizin de dikkatinizi çekmiştir. Giderek daha sabırsız ve tahammülsüz insanlar haline geldik. Hoşgörü eşiğimiz sürekli yükseliyor. Trafikte sarı ışık yeşile dönmeden kornaya asılıyoruz. Hiçbir fayda sağlamayacağını bile bile asansörün çağırma düğmesine sürekli basıp duruyoruz. Kuyrukta beklerken çatacak adam arıyoruz. Her şey çabucak olup bitsin istiyoruz. Oysa yetişmek için birbirimize omuz attığımız yer belli: Hepi topu iki metre toprak...
Çocuklarımız da bizden farklı değil. Bir kere her şeyden çok çabuk sıkılıyorlar. Ben çocukken iki plastik askerime uydurduğum hikayelerimle günler boyu tek başıma maceradan maceraya koşar, bir an bile sıkılmazdım. Şimdikiler öyle mi? Bir çizgi filmin sonunu getirebilecek kadar bile sebatları yok. Hepsinde bir dikkat dağınıklığı ve odaklanamama sorunu...
Bana göre bunun en büyük sebebi, dijital hayatın uzantısı sosyal medya. Parmağımızın ucuyla ekranı aşağıya kaydırıp konuyu değiştirmeye çok alıştık. Sıkıldın mı, hoop aşağı kaydır. Birileri bizi dünyayı parmağımızın ucunda oynatacağımıza inandırmış. Gerçek hayatı da kaydırarak hızlandıracağımızı sanıyoruz. Oysa geride hep yaşanmamışlıklar, yarım kalmışlıklar bırakıyoruz. Unutmayın, parmağımızı her aşağı kaydırdığımızda aslında hayatımızı kaydırıyoruz.
Şuraya naçizane not düşeyim istedim.
İki tekerlekli dehşet
A Haber'deki istatistik dehşet vericiydi. Son 8 ayda motosikletlerin karıştığı kazalarda 120 kişi ölmüş.
Yollarımız motosiklet kullanımına uygun değil. Araç sürücülerimiz ne yazık ki motosikleti taşıt statüsünde algılamakta zorlanıyorlar. Araçlarımız bakımsız olduğu için yollara yağ ve yakıt sızdırıyorlar. Bu da motosikletler için acımasız bir tuzak demek.
Motosikletin insanı yoldan çıkaran bir cazibesi de var. Sürücüsünü sürat ve riske teşvik ediyor adeta. Pek çok motosiklet sürücüsü de yeterli eğitim, deneyim ve yeteneğe sahip olmadığı için kazalara davetiye çıkartıyor. Şehir merkezlerindeki en büyük tehlike ise işlerini kaybetmemek için zamanla yarışan, dinlenmeksizin saatlerce çalışan motokuryeler ve yemek servisçileri.
Röportaj yapılan bir motokurye ise tehlikenin büyüklüğünü şu sözlerle ifade ediyordu: "Hiç dinlenmeden çalışıyoruz. Bir yerden sonra göz görmüyor, sadece beyin gidiyor."
Uyuyan şoförlere önlem
Uyuyan ya da direksiyon başında rahatsızlanan şoförlerin sebep olduğu otobüs kazalarının giderek artması, Atv Haber ekiplerini de harekete geçirmişti. Otogarlarda işletmeciler, şoförler ve muavinlerle yapılan röportajlar ise kazaların sebebini en net şekilde ortaya koydu.
4 saatte bir dinlenmesi gereken uzun yol şoförleri daracık bagaja serilen derme çatma şiltelerin üzerinde uyumak zorunda kalıyorlardı. Sıcak ve soğuk havalarda bu bölmelerde uyumanın ise imkanı yoktu. Ayrıca sefer araları da yeterince dinlenmelerine fırsat tanımayacak kadar kısaydı. Belli ki şoförlere işlerini yapacak sağlıklı şartlar sağlanmazsa bu tür kazaların önü alınamayacaktı.
Haberi izlerken düşündüm. Şerit takip sistemi ve yorgunluk alarmı, artık yeni model araçların standart donanımı içinde yer alıyor. Hatta sürücünü gözbebeklerini takip eden programlar bile var. Neden otobüslerin bu sistemlerle donatılmaları zorunlu hale getirilmiyor?
Gaf kürsüsü
Milyoner'de sorulan "Orta Asya'daki Kızıl Kum Çölü hangi kıtadadır?" sorusuna seyirci ile birlikte "Asya" yerine "Afrika" cevabını veren Buse kızımız herkesi şoke etti.
Zap'tiye
Obezitede Avrupa şampiyonu ve dünya üçüncüsüyüz. Memleketteki sivrisineklere kan yerine yağ emmeyi öğretmezsek vay halimize...
Ne demiş?
Samsunspor Kulübü Başkanı Yüksel Yıldırım açıkladı: "Premier Lig'den iki oyuncu ile anlaşmıştım. Acun Ilıcalı telefon edip, 'Abi yapma' dedi. Biz de o transferden çekildik. Oyuncuları Acun kendi takımına aldı."ünün gözbebeklerini takip eden programlar bile var. Neden otobüslerin bu sistemlerle donatılmaları zorunlu hale getirilmiyor?