Seçimlerden beni şaşırtan hiçbir sonuç çıkmadı. Çünkü bir vatansever olarak necip Türk milletinin sağduyusundan en küçük bir şüphem yoktu. Bunun bir seçim değil, bir "sath-ı müdafaa" olduğunu büyük bir çoğunluk kavramıştı. Emperyalist ülkeler ve onların maşaları olan PKK ve HDP'nin içinde bulunduğu bir şer ittifakının kirli oyunlarına karşı Çanakkale ve 15 Temmuz ruhunun bir kez daha şahlanması kaçınılmazdı. Nitekim öyle de oldu. Sadece, minicik bir farkla, Kılıçdaroğlu ve şürekasının tasfiye töreni iki hafta uzadı...
Bu seçimin geçen seçimlerden tek farkı ise büyük şehirlerde ve Güneydoğu'da HDPKK'ya verilen oyların yeni adresinin Kılıçdaroğlu olarak değişmesiydi. Yani Selo, olmuştu Kemo...
Bana göre seçimin en çok üzerinde durulması gereken özelliği, deprem felaketiyle yerle bir olan şehirlerde Cumhur İttifakı'nın adeta tulum çıkarmasıydı. Düşünün; bir sabah uyanmış ve yakınlarınızı, eşinizi, işinizi, aşınızı, damınızı kaybetmişsiniz. Refleks olarak mevcut iktidarın karşısına geçersiniz, değil mi? Ama o devlet sizi öyle kucaklamış, öyle bağrına basmış ki o iradeye eskisinden daha büyük bir sevda ve minnet ile sarılmışsınız. Bu kadar kısa sürede afete uğramış bunca insanın güvenini kazanmak dünya üzerinde başka bir yönetime nasip olmadı, olamaz da... Bence bu, seçim sonuçlarının üzerinde bir başarıdır. Depremin olduğu sabah, "Tamam, bu afet bu hükümetin sonunu getirir" diye ellerini ovuşturanların bir kez daha kaidelerinin üzerine oturduğunu görmek de yine bu millete nasip oldu, çok şükür...
Bu ne acizlik?
Aslında seçimin Cumhur İttifakı lehine sonuçlanacağı, Millet İttifakı ve destekçilerinin son günlerde gerçekleri acz içinde karartmaya çalışmalarından belliydi. Cumhuriyet gazetesi, Türk televizyon tarihinin tüm reyting rekorlarını kıran Cumhurbaşkanı Erdoğan'la yapılan ortak yayını okurlarına kargaları güldürecek şekilde "Erdoğan ilk 10'a giremedi" diye duyurdu.
CHP'li Emrehan Alıcı ise misketlerini yutulan çocuk gibi gün boyunca "Oylarımız çalındı" kuyruklu yalanına sarıldı.
Halk TV'nin gece boyunca sürekli Kılıçdaroğlu'nu önde gösterme gayreti ise özellikle İsmail Küçükkaya'ya seyirci nezdinde "acıma hisleri" olarak geri dönecek kadar dramatikti.
Zap'tiye
Fazıl Say, 100. yıl marşını becerememişti. Şimdi kendisinden CHP'nin son halini anlatan bir oratoryo (ağıt) bekliyoruz.
Rağmen
Para baronlarının sikkesine, Pensilvanya'nın fitnesine, Kandil'in itmesine, 7 düvelin dilinde tüy bitmesine rağmen...
Anket
Yine tutturamadılar... Bir kez daha belli oldu ki; bizim memlekette seçim anketleri ya sallama, ya ısmarlama ya da allama/pullama yöntemiyle yapılıyor.
Gaf kürsüsü
İsmail Küçükkaya, Halk TV'de ekrana yansıyan sonuçları beğenmeyip, Anadolu Ajansı yerine Anka'nın verilerini istedi. Oysa o sırada Anka'nın sonuçları verilmekteydi.