Canan Bayraktar'ı tanıyor musunuz? Muhtemelen tanımazsınız. Çünkü memlekete son derece faydalı bir bilim kadını olmasına rağmen ekranda görünmez, sosyetenin cicili bicili sözde hayır işlerinde fotoğraf çektirmez, muhabirleri malikanesine çağırtıp ısmarlama röportaj vermez, bazı sözde bilim insanları gibi gündüz programlarına para karşılığı çıkıp ahkâm kesmez.
Canan Bayraktar, Selçuk Bayraktar'ın mütevazı annesidir. Türkiye'nin ilk başörtülü üniversite mezunu kadınlarındandır. Aynı zamanda ülkenin ilk kadın bilgisayar programcıları arasındadır.
1977 yılında Özdemir Bayraktar ile evlenen Canan Bayraktar, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası'nda çalıştı ve Assambly dilinde yazılım yazdı. Canan hanımefendi aynı zamanda İHA ve SİHA'ların yazılımlarını hazırlayan ekibin içinde de yer alıyor. Cansağlığı adlı vakfın mütevelli heyetinde de yer alan Canan Bayraktar'ın şu andaki görevi ise Baykar Grubu'nun finans direktörlüğü. Ve... Selçuk Bayraktar ile kardeşlerini her gördüğümde "Sizleri doğurana kurban olayım" dediğim kişidir Canan Bayraktar... Ya, işte böyle... Göz önünde olmayan ama her daim gönül gözümüzün önünde yer alması gereken ne çok kadınımız var, bilin istedim.
Çocuklar, Teknofest'e koşun!
Bu yıl Teknofest için bilgi veren Selçuk Bayraktar öyle önemli bir cümle kurdu ki: "Belki bugün buraya gelip, bir uçağa dokunan çocuk, ileride ülkemizin uzay programlarını gerçekleştiren ekipte yer alabilir."
Kendi evladımdan biliyorum. Oraya gidip de etkilenmeyen, ilham ve feyz almayan, başını göğe çevirmeyen çocuk olabilir mi? Buradan Milli Eğitim Bakanlığı'na sesleniyorum: Eğitimde Teknofest seferberliği başlatılsın. Ülkenin dört bir yanındaki okullardan çocuklar özel organizasyonlarla İstanbul'a taşınsın. Atatürk Havalimanı'ndaki gurur tablomuza şahitlik etsinler. Oradaki yarışmaları ve gösterileri izlesinler. Hiç şüphem yok ki, aralarından Türkiye'nin ilk astronotları çıkacaktır.
Bu arada Kemal Kılıçdaroğlu, ABD'de uzay çalışmaları yapan Özmen ailesiyle Türkiye'de uzay üssü kurulması için anlaşmış. Oysa Türkiye'de "havacılık ve uzay üssü" kurulalı 7 yıl oluyor. Farkında değilse bir zahmet Teknofest'e uğrayıversin!
Bu da "akılsız" bina
Malum, "akıllı binalar" diğerlerinden iki-üç misli fiyata satılıyor. Uzaktan kumandayla ısıtıyor, aydınlatıyor, perdelerini açıp, kapatıyor, su vanalarını, elektrik sigortalarını kontrol edebiliyorsunuz. Çoğunda hırsız ve yangın alarmı var. Hatta otomatik devreye giren yangın söndürücülerle felaketler daha başlamadan sona eriyor, filan... İzmir'de koca bir siteyi yok eden yangın ise memlekette "akılsız" binaların varlığını da ortaya koydu.
Efendim, son zamanlarda dış cepheler ahşap kaplamalarla süsleniyor. Görsel açıdan daha zengin, estetik ve sıcak bir görüntü ortaya koyuyor. Gelgelelim; çoğu, yangına karşı korumasız malzemelerden oluşan bu kaplamalar yüzünden evler çatır çatır yanıyor. Son olarak İzmir Narlıdere'deki sitede de öyle olmuş. Buna bir de balkonlara yeşil görünsün diye yerleştirilen plastik çiçekler de eklenince yangını söndürmek 5 saati bulmuş.
Ne diyeyim? Allah binalarımıza da, o binaları tasarlayanlara da "akıl fikir" ihsan eylesin!
Şeref kürsüsü
Avustralya'da yaşayan Ardahanlı Gürhan Candemir adlı vatandaşımız, oy kullanabilmek için 4 bin 500 kilometre yol kat etmiş (AK Parti Avustralya Temsilciliği duyurdu). Umarım 200 metre ötedeki okula gidip oy kullanmaya üşenenlere örnek olur.
Zap'tiye
Fotoğraf 1996 yılından. Kalküta'da çöpe atılan bebeği, sokak köpekleri tam üç gün boyunca, koruyup, kollayıp, yaşatmışlar. "Köpek" ve "İnsan" kavramlarını yeniden mi tanımlasak ne?
Ne demiş?
"Artık dünyada insanları anlamlandırmak kadar anlamsız bir şey yok." (Hakan Ural'ın Neler Oluyor Hayatta programındaki sözü)