Atv'nin bol aksiyonlu dizisi Ben Bu Cihana Sığmazam'ı seyretmemin artık yeni bir sebebi var: Tatavlalı...
Son yıllarda bu kadar eksantrik bir dizi karakteri karşıma çıkmamıştı. Acayip bir tip. Bir yanıyla eli kanlı, acımasız bir katil, diğer yanıyla son derece esprili bir entelektüel. İnsan bazen gırtlağına sarılmak, bazen de yanağından makas almak istiyor.
Tatavlalı bu aralar bizim reisin (Cezayir Türk) canını fena halde sıkıyor. En yakınındakileri öldürüyor, aileye büyük yara veriyor. Ama ne yapıp edip, son dakikada Cezayir'in elinden kurtuluveriyor.
Ne yalan söyleyeyim, kurtulmasına seviniyorum. Çünkü bu çok renkli karakteri daha uzuuun haftalar izlemek istiyorum. Senaristler de benim gibi düşünüyor olsa gerek, Tatavlalı'ya bir türlü kıyamıyorlar. Hele son bölümde silahını çıplak beline yerleştirirken sıçrayıp, "Ay ne kadar soğukmuş" demesi yok muydu, beni benden aldı vallahi...
Tatavlalı'yı büyütüp, adeta ekrandan taşıran ise iyi senaryonun yanı sıra deneyimli ve yetenekli oyuncu Engin Benli'nin sıra dışı oyunculuğu oldu. Tatavlalı her bölümde biraz daha semirdi ve bu cihana sığmaz oldu.
Haksız mıyım "cancağızım?"
Arda'ya baba nasihati
Fenerbahçeli genç futbolcu Arda Güler'in bir numaralı hayranı olduğumu artık bilmeyen yok. Onunla ilgili en fazla yazı yazanlar arasında kesinlikle ilk üçte yer alırım. Çünkü Arda, yıllardır hasret kaldığımız "futboldaki masumiyetin" yüzü. Zaten bebek suratlı, üstelik yüreği de hâlâ çocuk masumiyetinde. Sadece takım arkadaşları için değil, sakatlanan rakip de olsa onun için üzülüyor, hemen yardıma koşuyor, samimiyetle ilgileniyor. Takımda biri gol kaçırsa, sırtını sıvazlayıp, ilk teselli eden Arda oluyor. Yedek kulübesinde olsa bile gol sevinçlerinin başrolünde hep Arda var.
Gelelim, yeteneklerine:
Çalımları müthiş, mükemmel şekilde adam eksiltiyor. Aklında hep gol var, sürekli deniyor. 18 yaşına yeni girmiş bir futbolcu için özgüveni Messi ayarında. Topu ayağında gevelemiyor, sürekli ileri doğru oynuyor, futbol zekasıyla ilgili bir IQ testi yapılsa kesin "dahi" çıkar. Top tekniği harika. Korner ve serbest atışlarda topu güdümlü füze gibi adrese teslim ediyor.
Arda'nın şu andaki en büyük rakibi ise ona bir türlü güvenemeyen, şans vermeyen teknik kadrolar. İstiyorlar ki, topu "garanti" oynasın, hiç riske girmesin, en yakınındakine versin. Ama Arda kalitesindeki oyuncular için bu anlayış, ayağına dolanan bir prangadır. Bu tür futbolcular dünyaya kolay gelmez. O nedenle biraz "özgürlük", onların futbolunun demlenmesini sağlar. Unutmayın, adaşı Arda Turan'ı futboldan soğutan, Barcelona dönemindeki "Aldığın her topu Messi'ye vereceksin" baskısıydı.
Sevgili Arda, mesleğinin büyük bölümü spor yazarlığıyla geçmiş biri olarak benden sana bir baba nasihati: Bildiğinden şaşma...
Bir koala gurbete gitse...
TRT, son yıllarda sinema sektörüne verdiği destekle hizmet yelpazesini iyice genişletti. Özellikle TRT Çocuk kanalının animasyon yapımlarının beyazperdeye taşınması konusunda çok başarılı oldu.
Geçen hafta da ailece Mannu Çanakkale'de filminin galası için Atatürk Kültür Merkezi'ndeydik. Mannu, dünya sevimlisi bir koala. Sahibi, Çanakkale'de savaşan ANZAC dedesinden kalma bir madalyonu asıl sahibine yani Türkiye'ye ulaştırmak için yola çıkıyor. Mannu da gizlice onun bavuluna saklanıp, sahibini bu macerada yalnız bırakmıyor. Sonrası tam bir serüven.
Film, hamasetten uzak, dünya barışına odaklanan, aynı zamanda ülkemizin tarihi ve kültürel değerlerini tanıtan, abartmadan, usul usul milli duyguları çocuklara yaşatan harika bir film. Çocuklu aileler kaçırmasın derim.
Gaf kürsüsü
İzmir'de gece yolcu gemisine girip yavrulayan kedinin rahatı bozulmasın diye etrafına şerit çekip o bölümü yeni anneye tahsis eden tüm personele gönülden teşekkürler.
Zap'tiye
Arkadaşından kalemini geri almak için hastaların oksijen vanalarını kapatınca bir kişinin ölümüne neden olan sağlık teknisyeninin "tutuksuz" yargılanmasına karar verildi. Tutuksuz mu yoksa hukuksuz mu?
Ne demiş?
Neler Oluyor Hayatta programına katılan itirafçı Özkan Mamati dedi ki: "Adnan Oktar her sabah ayakkabısının içini saç kurutma makinesiyle ısıttırırdı. Ayakları üşümesin diye..."