Az sonra okuyacaklarınız, son depremlerde günlerce enkaz araması yapan, can kurtaran ekiplerin ve onları eğiten uzmanların sahadaki izlenimleri. Bu tecrübelerin olası depremlerde can kurtaracağını düşünerek paylaşıyorum:
Çok katlı yapılarda merdivenleri kullanarak kaçmaya çalışmak neredeyse mutlak ölüm anlamına geliyor. Kurtarma ekipleri en fazla cesede merdiven boşluklarında ve antrelerde rastladıklarını söylüyorlar.
Küçük odalar, geniş salonlardan daha fazla yaşam üçgeni sunma kapasitesine sahip. Deprem sırasında salonlar yerine yatak ve çocuk odaları avantaj sağlıyor.
Eğer çatınızda beton taban ve ağır kiremitler yerine şingıl denilen hafif kaplama varsa çatı katında kalmaya bakın.
Depremde bir öncü dalga, bir de daha yıkıcı olan ikinci dalga vardır. Birinciye S, ikinciye ise S1 deniliyor. S ile S1 arasında 7.5 şiddetindeki olası İstanbul depremi baz alındığında kendinizi emniyete almak için sadece 14 saniyeniz var. Bu da 14 adıma tekabül ediyor. Ama bu süreyi merdivenlere koşup, aşağıya inmek için değil, kendinizi evde emniyet altına almak için kullanmalısınız. S1 geldiğinde ise artık dua etmekten başka yapacağınız bir şey yok. Çünkü yer altınızdan kayıyor, adım atmanız bile mümkün olmuyor.
Evinizde muhtemel yaşam üçgenlerinizi önceden belirleyin ve mutlaka tatbikat yapın.
Bazalar hayat kurtarıyor. Sırtınızı bazaya verip, cenin pozisyonunda yan kıvrılarak vücudunuzu olabildiğince küçültmek hayatta kalma şansınızı yükseltiyor. Bazanın yanında kıvrılacağınız alanın önüne de kolilere konup, bağlanmış kitaplardan bir duvar oluşturun. Baza ile bu duvar arasında cenin pozisyonu almaya bakın. Bazaların altının dolu olması da çok önemli. Kitaplardan yapacağınız 40-50 santim yüksekliğindeki bariyer 100 tona kadar ağırlık kaldırabiliyor, unutmayın.
Mutfaktan mümkün olduğunca uzak durun. Özellikle doğalgaz hattı ve elektrikli aletlerin burada bulunması riski arttırıyor. Mutfak dolaplarının altında kalarak ölen çok sayıda depremzede bulundu. Ayrıca beyaz eşyaların yanına çökmek de garanti sağlamıyor. Çünkü artık beyaz eşyalarda çelik yerine ağırlıklı olarak plastik aksam kullanılıyor.
Gardırop ve yüksek dolaplarınızı mutlaka duvara sabitleyin. Özellikle raylı dolaplardaki aynalar büyük tehlike arz ediyor. Evdeki tüm aynalarla birlikte bunları da saydam film ile kaplayın ve sarsıntıda kırılıp parçalanmalarını önleyin. Zira ayna, camdan daha derin yaralanmalara sebep oluyor.
Mümkünse, bahçenizde tüm ailenizi barındıracak, kış şartlarına uygun bir çadırı demonte halde bulundurun.
Depremde yıkımın yanı sıra yangın, kimyasal tehdit ve yağma/hırsızlık/saldırı gibi ikincil tehditler de söz konusu oluyor. Özellikle yağmacılar ve hırsızlar, şimdiden üzerlerinde yardım kuruluşlarının taklit montlarıyla İstanbul depremi için adeta hazır kıta bekliyorlar. Bunlara karşı da uyanık ve tedbirli olun.
Türkiye'yi Allah korudu
Meral Akşener'in 6'lı masayı devirmesiyle ortalık karıştı. Türkiye'nin en önemli siyaset yazarları, yorumcuları ve kamuoyu araştırmacıları bu saatten sonra mücadelenin Kılıçdaroğlu ile Akşener arasında "Kim ana muhalefet partisi olacak?" kulvarında yaşanacağını belirtiyorlar. Yani halkın anlayacağı dille, şampiyon belli, ikinci kim?
Peki ya bu masa dağılmayıp da -kazara- iktidar olsaydı bizi neler bekleyecekti? İlk krizde, ilk görüş ayrılığında masayı oluşturanlar menfaat ve ego yarışına girecek, ülke altı direksiyonlu kamyon gibi önüne çıkan ilk duvara toslayacaktı. Bugün Türkiye, yakın geçmişindeki kumpaslardan, ayaklanma girişimlerinden, darbelerden, ekonomik saldırılardan, afetlerden yüzünün akıyla çıkmışsa bu tamamen planlı, programlı ve hepsinden önemlisi "yekpare" bir yönetime sahip olduğu içindi.
Boşuna dememişler her şerde bir hayır vardır diye...
Şeref kürsüsü
Enkazda bulduğu yüklü miktarda altını hemen polise teslim eden Çorumlu madenci Ekrem Redif "Biz buraya maden çıkarmaya değil, hayat kurtarmaya geldik" dedi.
Zap'tiye
Bu arkadaş bir ruj fabrikasında 10 bin dolar maaşla çalışıyormuş. İşi ise günde 100 kadın tarafından öpülmekmiş. Evdeki karısının dırdırını düşününce o paraya bile çekilmez!..
Ne demiş?
Adem Metan: "Seni deprem bölgesinde en çok ne etkiledi?" Şef Mehmet Yalçınkaya: "Adamın bir fabrikası varmış. Bizden bir kilo pirinç istiyordu. Dünya bu işte..."