Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

“Geçer annem, o da geçer...”

Anne ile 7 yaşındaki kızı hatay'daki enkazın altından bir kaç gün arayla çıkartılıp farklı hastanelerde tedavi altına alınmışlardı. Baba ve diğer kardeş ise hayatını yitirmişti. 17 gün sonra minik Ayşe'yi annesinin odasına getirdiler. Eksilmişlerdi... Baba ve küçük kız kardeş ile birlikte anne kolunu, kızı ise bacağını bırakmıştı enkaz altında. Ne anne ne de kızı birbirlerinin eksik organlarını fark etmemiş gibi yaptılar. Sonunda minik kız "Bak anne" deyip, olmayan bacağının yerini gösterdi. Anne tek koluyla kızına daha bir sıkı sarıldı: "Geçer annem, o da geçer..." Acı, sevgi, inanç, tevekkül, umut, çaresizlik...



Hepsi birden kısacık bir cümlenin içine ancak bu kadar uzun sığar. Hayatım boyunca onca film, dizi izledim, raflar dolusu roman, hikaye, şiir okudum. Bunun kadar derimi yırtıp, göğüs kafesimi parçalayarak yüreğimi delip geçen bir cümleye rastlamadım.
"Geçer annem, o da geçer..."
Öyle mi gerçekten?

Bu kafayla dönüşemeyiz
Gazetelerde okuyorsunuzdur; kentsel dönüşümün yerel yönetimler tarafından nasıl engellendiğini, merkezi yönetim tarafından hazırlanan projelerin nasıl yokuşa sürüldüğünü, nasıl kösteklendiğini. Onlar depremde canını, malını yitirenlerin, sakat kalanların vebalini ömürleri boyunca -olmayan- vicdanlarında taşıyacak gafillerdir.
Peki ama kentsel dönüşümün sekteye uğramasında bütün suç onların mı? Değil tabii... İlk suçlu biziz, yani vatandaşlar. İlk depremde un ufak olacak çürük dairelerin sahipleri, tekliflere ayak diretiyor. Projelere sekte vuruyor. Zira bir kişi bile mahkemeye gidip dilekçe verse, yürütmeyi durdurma kararı alınıyor. Ondan sonrası ise tam bir hukuk kaosu...
Peki, o adam niye projeye karşı çıkıyor? Çünkü yüksek katlı bina izni artık verilmediği için müteahhit, adama diyor ki, "Sana eski evinden 30 metrekare daha küçük daire vermek zorundayım. Aksi halde kurtarmaz." Adam sırf 120 yerine 90 metre evde yaşamayı kabul etmediği için kendini canlı canlı mezara koymayı seçiyor.
Sadece İstanbul'da kördüğüme dönüşen yüzlerce kentsel dönüşüm projesi ve ayakta zor durduğu halde içi hınca hınç dolu binlerce bina var. İnsanlarımızı önce maddi sonra manevi olarak kentsel dönüşüme ikna edemediğimiz sürece yıkılmaya mahkumuz. Bunu bilirim, bunu söylerim...

Çök-Kapan-Tutun doğru mu?
Bu terimi deprem tatbikatları sırasında öğrendik. Sallantı başlar başlamaz bize sağlam bir eşyanın yanına çöküp, tutunarak depremin geçmesini beklememiz tavsiye edildi. Ancak uygulamada bu yöntemin ne kadar fayda sağladığı son depremlerle birlikte tartışma konusu oldu. Bazı uzmanlar, Çök- Kapan-Tutun pozisyonunda tavandan ya da yan duvarlardan gelecek tüm ağırlığın omurgaya bineceğini, bunun da ağır yaralanmalara ve ölüme sebep olabileceği görüşünü ileri sürdüler. Kurtarma ekiplerinde çalışan bazı görevliler de bu pozisyonda sağ insan kurtarmadıklarını söylediler.
Uzman değilim ama içgüdülerim ve mantığım da bana sağlam bir eşyanın, örneğin baza, çamaşır ya da bulaşık makinasının yanında kafamı koruyacak şekilde "uzanmanın" daha faydalı olacağını söylüyor. Çünkü depremde ilk yapılacak iş, yüksekliğimizi olabildiğince asgariye indirmek olmalı. Bu da çökerek değil, uzanarak mümkün. Yani benim kişisel tercihim Yat-Kıvrıl- Tutun olacak.

Şeref kürsüsü
Azerbaycanlı genç Musa Musazade yanlışlıkla hesabına yatırılan deprem yardımı parasını kuruşuna kadar iade ederek insanlık dersi verdi.

Zap'tiye
Basel'deki stadın tribünlerinde elinde Fenerbahçe bayrağı, üzerinde sarılacivert formayla boğazı yırtılırcasına Trabzonspor'a tezahürat yapanlar vardı. Faylar ayırdıkça birbirimize kenetleniyoruz.

Ne demiş?
"Duayı ezberleyemiyorsan cüzünden oku, fark etmez ki. Duvarına Justin Bieber'in resmini asacağına Ayet-El Kürsi'yi as. Diğeri korumaz ama Ayet- El Kürsi aileni korur." (Prof. Nihat Hatipoğlu'nun Atv'deki programında söyledikleri)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA