"İmece"nin ne olduğunu ilkokulda öğrenmiştim. Özellikle köylük yerlerde hasat mevsimi gelince köylülerin bir araya gelerek, sırayla herkesin tarlasındaki ürünlerini toplamasını öğretmenimiz 'imece örneği' olarak sunmuştu bizlere. Sonraları bu şahane geleneği sanki unuttuk gibi geldi bana. Bu tür haberler düşmüyordu çünkü bültenlere, gazete sayfalarına...
İmecenin ne demek olduğunu bu hafta Müge Anlı hatırlattı hepimize...
52 yaşındaki babaanne Sabriye Tozkal, yardım istemek için başvurmuştu programa. Gelini, 4 çocuğunu kendisine bırakıp evi terk etmişti. Oğlu da bir başka kadınla evlenmişti. Anne-babanın o tarihlerde yaşları küçük olduğu için de çocuklara kimlik çıkartamıyor. Onları babaannelerinin nüfusuna kaydettiremiyorlardı. Torunlarıyla bir başına kalan Sabriye Hanım, ahırdan hallice, tek oda evinde hurda toplayıp, çorap satarak onlara bakmaya çalışıyordu. Geçim zorluğu yüzünden çocuklardan birini evlatlık vermek zorunda kalmıştı. Ama 8 yaşındaki Sedef Nur'un okul yaşı geldiğinde çaresiz kaldı. Çünkü okumak için can atan çocuğun kimliği bile yoktu.
Müge Anlı ve ekibi hemen harekete geçti. Ankara'daki evin hali haraptı. Yıkıldı yıkılacak tek göz odanın başlarına çökmemesi için kirişleri tahta destekle sözde sağlama alınmıştı. Rutubet içindeydi.
İzleyiciler aynı dakikada yardım yağdırmaya başladılar. Birkaç saat içinde 110 bin lira toplandı. Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü devreye girip küçük Sedef Nur'un eğitim sorumluluğunu üstlendi. Canlı yayında Sabriye Hanım ve çocuklara aynı mahallede kiralık bir ev bulundu. Günü aydınlanan, bir anda hayatı kurtulan Sabriye Hanım'ın şükür duaları stüdyodan tüm evlere huzur ve mutluluk taşıdı.
Programda beni en çok etkileyen ise evin kırık camının yerine tutturulan kartonun üzerine çocuklardan birinin çizdiği gülen güneş resmi oldu.
Bir gün evlerine güneş doğacağı malum olmuştu sanki o masum ve günahsız yavrucağa...
Bu 'İncir' ağacı meyve verir
Bir hayatın bir anda değişmesi sadece romanlara, filmlere özgü bir durum değil. Bize bunu kanıtlayan da kurye Can İncir oldu. İncir, kargo getirdiği bir evdeki piyanoyu çalmak için evsahibinden izin aldı. Sonra da enfes bir şekilde Mozart'ın Türk Marşı'nı icra etti. Evsahibi o anları sosyal medyada paylaşınca, görüntü viral oldu. Herkes bu gizli yeteneğin peşine düştü.
Can İncir'in elinden tutan ise dünyaca ünlü piyanistimiz Gülsin Onay oldu. Onu konserine çağırdı, sahneye davet etti, piyanosunun başına oturttu ve davetlilere izletti. Daha sonra da himayesine alıp, özel ders vermeye başladı. Belli ki Can için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Tabii olumlu yönde.
Mucize diye bir şey yoktur. Mucize; doğru zamanda, doğru yerde olmaktır!
Çek çek arabaları hırsızlık paravanı
Gün geçmiyor ki, haber bültenlerine kağıt toplayıcılarının başrolde olduğu bir hırsızlık olayı yansımasın. Geçenlerde sözde kağıt toplayan iki kişi gece karanlığında bir dükkanın klimasını çalıp, çek çek arabalarına koyarak uzaklaşmaya çalışırken, uyanık bir komşunun müdahalesiyle çaldıkları eşyaları bırakıp kaçtılar.
Şantiyelerden inşaat malzemeleri çalan, apartmanların demir kapılarını söküp götüren, yollardaki rögar kapaklarına bile tenezzül eden bu sözde kağıt toplayıcıları pek çok kimsenin canını yakmaya devam ediyor. O çek çek arabaları adeta bir hırsızlık paravanı olarak kullanılıyor.
Tabii ki gerçekten kağıt ve hurda toplayan masum vatandaşlardan söz etmiyorum. Bu yolla pek çok eve ekmek girdiğini de biliyorum. Ama acaba bu kağıt ve hurda toplama işi bir vesikaya bağlanıp, denetim altına alınamaz mı? Aksi halde muz gibi soyulmaya devam edeceğiz.
Zap'tiye
İstanbul'daki uluslararası para transferi şirketinde bir yıl içinde 11 milyon lirayı 'tırnakçılık' yöntemiyle cebine indiren kadın çalışanın tırnakları müzede sergilenmeli!
Gaf kürsüsü
Adli Tıp Uzmanı Sevil Atasoy, Armağan Çağlayan'a verdiği röportajda "Kadınları işe almayı istemem. Evlenir, çocuk yapar, onu kaybedersiniz" deyince büyük tepki aldı.
Ne demiş?
Survivor şartlarına dayanamayıp, yarışmayı bırakan Berdan Mardini dönüşte sorulan "Size orada yemek veriliyor muydu?" sorusuna cevap verdi: "Yemek verseler, bana verirlerdi. Neredeyse birinin boğazını sıkacaktım."