Ekâbir'i Atv'deki Ben Bu Cihana Sığmazam'ın izleyicileri iyi tanıyor. Erkan Can'ın şahane bir oyunculuk performansıyla hayat verdiği eski bir kabadayı...
Ekâbir'in unutamadığı bir sevgilisi olduğunu biliyorduk. Zaman zaman en ciddi konuşmaların orta yerinde Ekâbir zihnen mekandan ayrılır, kavuşamadığı Müjgan'ın hayaline dalardı. En büyük dileği ise Cezayir'in Müjgan'ı bulmasıydı. Son bölümde bizimkinin aşkı iyice depreşti, Cezayir dayanamadı, "Haydi, yürü, gidiyoruz Müjgan'a" dedi. İzleyen herkes vuslat anını beklerken, yeni sahne mezarlıkta bir kabrin başında açıldı. Ekâbir, getirdiği beyaz gülleri Müjgan'ın kabrine bırakmış, ona olan sevdasını, özlemini kim bilir kaçıncı kez sevgilisine anlatıyordu.
Meğer Müjgan, Ekâbir'i hiç sevmemiş. Sonunda gidip bir başka adamla evlenmiş. Zifaf gecesi, Ekâbir silahıyla gerdek odasını basmış. Ama bizim kadife yürekli kabadayımız ne Müjgan'a ne evlendiği adama kıyabilmiş. Kurşunu, Müjgan'ın fotoğrafına sıkmış. Sonra da mezarlıkta bir yer satın alıp, gıyabında sevgilisini toprağa vermiş. Mezar taşına da o gecenin tarihini, ölüm günü olarak yazmış...
Bu kadar mı? Değil tabii... Meğer Cezayir, dostu Ekâbir ne zaman bu duruma gelse onu akıl hastanesine kendi elleriyle yatırır, bir süreliğine de olsa rehabilite olmasını sağlarmış...
Gözlerimi dolduran o sahneler için hem yazarı Oktay Kaynarca'ya, hem de oynayan Erkan Can'a şapka çıkardım...
Mutfağımız neden 17'nci?
Dünya mutfaklarını tanıtıp, değerlendiren Taste Atlas adlı internet sitesinin sıralamasında Türkiye'nin 17'inci, Yunanistan'ın ise 2'nci sırada yer alması canımızı fena halde sıktı. İlk 50'de leziz Ürdün mutfağının bile yer almaması da sıralamanın "politik elemeye" tâbi tutulduğu yorumlarına yol açtı.
Gelin görün ki, bu sonucun ortaya çıkmasında bizim de sorumluluğumuz var. Türk mutfağını uluslararası platformlarda yeterince tanıtmıyoruz. Bu zenginliğimizi yabancıların gözüne sokmuyor, kulis yapmıyoruz. Turistler "Türk gecesi" deyince, dört yıldızlı otellerdeki dansözlü kebap servisini biliyor sadece.
Avrupa ve ABD'de Türk mutfağı son yıllarda sadece dürüm dönerden ibaret kaldı. (Ona da önce Yunanlı, sonra da Kuzey Kore sahip çıkmaya kalktı ya, neyse...) Biz kocaman mutfağımızı kendi ellerimizle daraltıp, sadece dönere indirgemeyi başardık sonunda. (!)
Küçük ağabeyim Erdal ile eşi Mehtap yengemin Londra'da işlettikleri bir Türk restoranı vardı. İngilizler sırf patlıcan-biber dolması yemek için gelir, ayrıca paket yaptırıp evlerine götürürlerdi. Yurtdışında işini lâyıkıyla yapan restoranları tenzih ederek söylüyorum: Kendimiz ettik, kendimiz bulduk. Boşuna ağlamayalım.
Günün kahramanı Vecihi
Vecihi kim mi? Armağan Çağlayan'ın evlat edindiği ve müthiş bir dostluk kurduğu dünyalar tatlısı sokak köpeği... Armağan Çağlayan'ın o şahane evladıyla çektirdiği fotoğrafları sosyal medyasından takip etmek benim en büyük keyiflerimden biri.
Vecihi'nin gözümdeki değeri, Armağan'ın son paylaşımıyla iyice arttı.
Geçen hafta sabaha karşı saat 04.30 sularında Vecihi hiç yapmadığı şekilde havlamaya başlamış. Uyanan Armağan bir de bakmış ki karşılarındaki ev yanıyor. İçeride yaşayan yaşlı ve engelli İngiliz kadın ise "Help me" diye bağırıyor. Armağan ve mahalleli hemen müdahale edip, kadını yanan evden kurtarmışlar. Armağan diyor ki, "Kurtarma çalışması sırasında bizim Vecihi'nin yaptıklarını bir görmeliydiniz..."
Helal sana Vecihi... Adım gibi eminim ki, bu aralar zor bir süreç geçiren sevgili babana da bu altın yüreğinle sıhhat ve enerji vereceksin.
Gaf kürsüsü
Devirdiği çamlar bini aşan ABD Başkanı Biden, şimdi de Noel konuşmasından sonra hiç kimsenin bulunmadığı bir tarafa selam verdi.
Zap'tiye
Hayretler içindeyim... Memleketteki her hizmeti, her güzelliği eleştiren muhalefet, Karadeniz'de bulunan gaz rezervine henüz bir kulp takamadı!
Ne demiş?
"İyi olacak hasta randevusuna gelir. İyi olmuşsa 30 saniyede randevusunu iptal eder." (Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca'nın MHRS sistemini felç eden sorumsuz vatandaşları nazikçe uyardığı paylaşımı)