Benden size samimi bir tavsiye: Karşınızdaki kişinin fiziksel değişimleriyle fazla ilgilenmeyin.
"Ne o? Modaya uyup kaşlarını mı kazıttın?" demeyin mesela. Kansere yakalanmış ve kemoterapi almaya başlamış olabilir.
"Yüzüne fazla allık sürdün herhalde, dağıtıver azıcık şunları" da demeyin. O sırada şeker atağı geçiriyor olabilir.
Her dili pelteleşene de sarhoş muamelesi yapmayın. Çünkü bu da yüksek şekerden kaynaklanıyor olabilir.
"Ay ellerin kolların yumuk yumuk olmuş, hamile misin kız yoksa?" şirinliğine ise hiç kalkışmayın. Bazı kortizonlu ilaç tedavilerinin yan etkisi nedeniyle vücudu ödem toplamış olabilir.
"Hanım iyi bakıyor galiba, salmışsın yine göbeği" şakası da sizi zor durumda bırakabilir. Çünkü şiş göbek, başta siroz, kolon kanseri veya karın fıtığından kaynaklanmış olabilir.
"Sen de iyice balık hafızalı oldun. Dün ne yediğini unutuyorsun" lafı da çok tehlikelidir. Zira kimseye çaktırmadan Alzheimer ve Demans hastalıklarıyla savaşan bir büyüğümüzün gücüne gidebilir.
Şimdi durup dururken neden bu uyarıyı yaptığıma geleyim: Geçenlerde uzun zamandır görmediğim bir ağabeyimle karşılaştım. Baktım ki ilerlemiş yaşına rağmen hatırı sayılır derecede kilo vermiş, sırım gibi olmuş. "Şu şahane diyetinin sırrını benimle de paylaş" dedim. Ekmeği ve şekeri hayatından çıkardığını, uzun yürüyüşler yapıp, bol su içtiğini söyledi. Yani hepimizin bildiği şeyleri tekrarladı.
Ertesi gün ortak bir tanıdığımızdan o ağabeyimin kansere yakalandığını ve kısa sürede 20 kilo verdiğini öğrendim. O saçmasapan muhabbetim yüzünden mahçup olmayayım diye bana ayaküstü bir diyet uyduruvermişti, üstün nezaketinden dolayı...
Hâlâ utancımdan kıpkırmızıyım...
Yaşasın üniversite gençliği
Geçenlerde Rumeli Üniversitesi'nde öğrencilerle bir söyleşi yaptım. Üniversitelerden bu konuda çok sayıda talep geliyor, programım el verdiği sürece katılmaya gayret ediyorum. Panelin gerçekleştirildiği Sütlüce'deki kampüsün içinde yer alan bina ise benim için ayrı bir anlam taşıyordu. Burası Vakko markasının yaratıcısı merhum Vitali Hakko'nun "Şen Şapka" adıyla tekstil dünyasına atıldığı ilk mütevazı fabrikasıydı. 1988 yılında Vakko İmparatorluğu'nu Güneş gazetesi okurlarına anlatmak için "Şen Şapka'dan Vakko'ya" adıyla 5 günlük dizi röportaj yapmıştım. Hiç kimselere konuşmayan Vitali Hakko, tüm yaşamını gencecik bir gazeteciye, bana anlatmıştı. Hayatımın ilk büyük gazetecilik başarısıydı.
İşte o binada Rumeli Üniversitesi'nin Televizyon ve Sinema Bölümü öğrencilerine naçizane mesleki tecrübelerimi aktarma, akümü onların gençlik enerjileriyle şarj etme fırsatı bulduğum için çok mutlu oldum.
Ekip müthiş hazırlanmıştı. Panelden okulun televizyon kanalı için canlı yayın yapıldı. Arkamdaki görüntülerde ise gazetecilik yaşamımın neredeyse her kilometre taşı için bir arşiv görüntüsü yer aldı. Vallahi yarısından çoğu benim özel arşivimde bile yoktu. Paneli yöneten öğrenci temsilcisi ve bu zarif davetin sahibi Erencan Uysal kardeşimin moderatörlük performansı ise ağzımı bir karış açık bıraktı. Belli ki günlerce beni çalışmıştı. Kim bilir iletişim fakültelerinde daha ne gizli cevherler var ama kendilerine gazetelerde, televizyonlarda birer dayı, amca bulamadıkları için staj bile yapamıyorlar...
Sözün özü; iyi ki gitmişim. Gelecek adına umutlarım tazelendi.
Gaf'let kürsüsü
Berfu Yenenler, eşi Eser Yenenler'e şaka olsun diye yaptırdığı kimliğin din bölümüne "Hanımcılık" yazdırınca büyük tepki aldı.
Zap'tiye
Memlekette kiracı bezdirmenin en çirkin yolları deneniyor. Kimi gürültü yapıyor, kimi elektriği kestiriyor, kimi baltayla kapısına dayanıyor. Şu "kiraya yüzde 25 zam sınırlaması" kiracıların hayatını tehlikeye soktu vesselam!
Ne demiş?
Katil Akın Kutlu'nun azmettirici olarak tutuklanan annesi, cezaevine girmeden önce, oğlunu yitiren anneye "Biz yatıp çıkacacğız ama senin oğlun bir daha gelmeyecek. Sen düşün" demesin mi?