Bir geceyi kapsayan uzun diziler ve aralarındaki bitmek bilmeyen reklam kuşakları her izleyicinin ortak derdi. Okurumuz Emin Güven de bu soruna alternatif bir çözüm üretmiş:
"Yüksel Bey merhabalar, başka bir okurunuz yerli dizilerde sürelerin uzunluğundan şikayet etmiş, siz de dizi maliyetlerinin yüksek olduğunu, bu yüzden bol miktarda reklam aldıklarını ve sürelerinin uzadığını söylemiştiniz. Aslına bakarsanız, çözümü gayet basit. Yaklaşık 2,5 saat süren (reklamsız, ham hali) bölümlerin maliyetleri diyelim ki (bölüm fiyatını bilmediğim için öylesine bir fiyat yazıyorum) 1 milyon TL. Eğer 2,5 saatlik dizi için bir maliyet varsa, örneğin 1 saatlik bir dizi için de bunun 1/2,5'i olacaktır. Yani 400 bin TL. 1 milyon maliyetli bir bölümün masrafını mı çıkartmak daha kolay, 400 bin TL'lik bir bölümün maliyetini mi? Aslına bakarsanız tekrarlarında yaklaşık 45 dakikada az ama öz olarak olan biteni izleyemeyenlere aktarabildiklerine göre, bundan fazla olan 1 saat 45 dakikayı muhtelif saçmalıklarla, gereksiz sahnelerle, uzun ve anlamsız bakışmalarla, sanki gerçekmiş gibi onlarca dakika süren çatışma/ dövüş sahneleriyle doldurmaları da bunun delili değil mi? Gerekenden fazla uzatılan bölümler ve hatta sezonlar nedeniyle saçma diyaloglar, abes espriler çekilmiyor doğrusu."
YAZAR NOTU: Okurum kendince haklı. Ama durumu bir de kanallar açısından değerlendirmek gerekiyor. Koca bir prime-time süresini bir dizi ve onun tekrarıyla kapatmak, kanal yönetimlerinin daha çok işine geliyor.
Dizilerde ihanet furyası
Yerinde tespit ve yorumlarıyla köşemize önemli katkılar veren okurum Ali Aktulga bu hafta da dizi evrenindeki konu sıkıntısına dikkat çekmiş:
"Yüksel Bey, her yeni sezon başladığında kanallarda temaları birbirlerine benzeyen dizileri görüyoruz. Restoran sahibi ünlü aşçılar, idealist veya hastaları müşteri olarak gören doktorlar, reklam veya moda ajanslarındaki aşk ve entrika maceraları gibi.
Şeytanın avukatlığı mı bilemem ama bu sezon sanki söz birliği edilmişcesine evlilik dışı ilişkileri adeta kutsayan, anlaşamayan çiftlerin birbirlerini aldatmasını güya makul gerekçelerle normalize etmeye çalışan, dışarıdaki ilişkiyle evliliği aynı anda yürütmeyi konu alan dizileri neredeyse her kanalda ya ana tema ya da sinsice konunun içine saklanmış bir detay olarak görüyoruz maalesef."
Çekilişlerden şikayet var
Meslektaşım ve köşemizin lojistik destek subaylarından Muharrem Akduman bu hafta da şans oyunu çekilişlerini mercek altına almış:
"Yüksel'ciğim merhaba, Milli Piyango canlı çekilişlerinden çok şikayet var. Rahmetli Erdoğan Demirören çok sevdiğim ağabeyim idi. Yıldırım kardeşimi de çok severim, sık sık görüşürüz. Çekilişlerle ilgili iki şikayet öne çıkıyor:
1 -Toplar dönerken anonslar yapılıyor, hem de 5-6 kez. Vatandaş rahatsız. Geçenlerde biri diyor ki, 'Vallahi elimde kalem, çıkan numaraları heyecanla yazıyorum. O anda 'Baban öldü' deseler kızarım vallahi..'
2 - Üç yıl oldu hâlâ On Numara sanal oynanamıyor. CEO Selim Ergün'e birkaç kez yazdım ama maalesef henüz düzeltilmedi.
Bir de Milli Piyango çekilişlerinin maalesef hiçbir cazibesi kalmadı. Eskidendi o... 200 milyon imiş bu yılbaşı çekilişinin büyük ikramiyesi. Hiç cazip değil. Zira iki günde bir çekilen Sayısal Loto ve Süper Loto çekilişlerinin ödülü 130-170 milyon lira. Kendi kendilerine rakip olmaktalar. Sevgiler..."
TMMO'yu nereye koyacağız?
Geçen hafta yapılan deprem tatbikatını bizim Zap'tiye köşesinde yorumlarken, masa altında cenin pozisyonu almak yerine malzemeden çalan hırsız müteahhitlere karşı pozisyon almamız gerektiğini söylemiştim. Okurumuz Ekrem Erol bu yazıma önemli bir ekleme yapmış: "Müteahhitler hırsız. (İstisnalar müstesna) Peki çizdiği ve altına imzasını attığı, TUS (Teknik Uygulama Sorumlusu) olduğu projenin nasıl uygulandığından bîhaber olan inşaat mühendisleri ne olacak? Her fırsatta siyasi parti gibi çalışan TMMO'yu nereye koyacağız?"
Gaf kürsüsü
Sevgili dostum Muharrem Akduman bu aralar Ben Bilirim yarışması sayesinde çok eğleniyor. Yeni bir not göndermiş: "Az önce yine yerlere yattık gülmekten. Soru: Bir dalda iki kiraz. Verilen cevap: Bir günde aşk olmaz..."
Zap'tiye
Artık virüsler de hazır kahve gibi piyasaya sürüldü: Üçü bir arada!..
Ne demiş?
Değerli kardeşim Tansu Sarı, astrolog Nuray Sayarı'nın Hayatta Her Şey Var programında Yengeç burcunu yorumlarken söylediği ilginç cümlesini not etmiş: "Geleceğe hiç olmadığı kadar güveniyor olacakları olması..."